Antik Mısırlıların kullandıkları çeşitli tıp uygulamaları bugünün tıp uygulamalarına paha biçilmez kaynaklar oldu. Antik Mısırlılar arkalarında çok sayıda önemli tıbbi metinler bıraktılar. Dünyanın en eski cerrahi dokümanı olan Edwin Smith Papirüsü MÖ 1600 dolayına aittir. Yine Brooklyn Yılan Papirüsü (MÖ 450) ve Ebers Papirüsü (MÖ 1550) anatomi, fizyoloji ve farmakolojiye dair çok eski tıbbi bilgiler içerir. Arkeolojik kazılarda çok fazla cerrahi alet bulunamadı ancak keşfedilen en eski cerrahi prosedür erkek sünnetinin anlatımıdır. İncelenen 30.000 kadar mumyada ampütasyon izleri, kırık ve yara tedavisi izleri görüldü ancak Mısırlılar cerrahi bilgilerinin çoğunu aslında ölülerle ilgilenmeye ayırdılar çünkü öteki yaşam da oldukça önemliydi.
Bacaklarını kaybeden hastalara bir çeşit protez aksesuar verildiği bile görülür. Ancak kanıtlar kol ampütasyonu olmuş bir kişinin yaşamasına rağmen kısa sürede öldüğünü gösterir. Diğer bir vakada hatalı kesilme nedeniyle yanlış kemik kaynaşmasına rastlandı.
Kardiyovasküler sistem hakkında ayrıntılı bilgilerin yanı sıra Ebers Papirüsü'nde (MÖ 1550) belirli damar bozukluklarının nasıl tedavi edileceğine dair öneriler var. Uzuvların her yerinde "havayla dolu yılan benzeri biçimler" varsa hastalık var demektir. Başka bir açıklamada arteriyel anevrizmanın tanımı yapılıyor ve şişen damarın ateşte ısıtılmış bıçakla tedavi edilmesi gerektiği belirtiliyor.
İnce bir altın telle bağlanarak birbirine tutturulmuş dişler vardır ve eksik dişin yerine sahtesinin yerleştirildiği modern diş köprüsü yöntemine benzer. Yine de Yunanlılar ve Romalılar diş ameliyatlarında çok daha ileriye gitti.
Kimyon, keçiboynuzu, sakız, yağ ve diğer maddelerle birlikte müren reçinesi ve malakit kristalini (boşlukları kapatmak için) sık kullandılar. Söğüt kabuğu da kullanılmıştı. Bu bileşenlerin çoğu aslında iltihap önleyici ve ağrı kesicidir.
3500 yıllık Ebers Papirüs'ünde yazdığı üzere yer değiştiren rahim odun küfüyle karıştırılmış bira içerek veya cinsel organı yanan mum dumanına ve hatta kurumuş insan dışkısına batırarak tedavi edilir. Başka bir prosedür kişinin bal ve ham yağla ovulmasını söyler. Fümigasyonun yanı sıra vajinal duş kullandılar. Birçok hastalığı iyileştirdiğine inandıkları için sarımsak ve inek boynuzu karışımı yaygındı.
Düzensiz adetlere bile çözüm ürettiler. Yağ, meyve ve bira karışımı dört gün boyunca tüketilirdi. Kasık bölgesine uygulanan bir bitkisel müshil vardı ve sonra mür tütsüsü yapılırdı. Papirüs bitkisinden yapılma tampon kullanan ilk toplum Mısırlılardır.
Ebers Papirüs'üne göre antik Mısır'da kürtaj işlemi hurma, soğan, bal ve akantus meyvesi karıştırılarak ve macunun içeri bezle uygulanmasıyla yapıldı. Yöntem hamilelik boyunca kullanılırdı. Öte yandan doğumu teşvik eden teknikler vardı: Cinsel organa ılık yağ dökmekten nane sürmeye, karna tuz ve ot sürmekten, vajinaya eşek arısı dışkısı sokmaya dek uzandı.
Mısır'ın her yerinde sünneti betimleyen duvar oymaları var. Şimdiye dek keşfedilen en eskisi Ankhmahor'un mezarından geliyor ve MÖ 2355 ile 2343 yılları arasına ait. Sünnet için kullanılan taş bıçaklar insanlık tarihinde bulunan en eski tıbbi aletler arasında. Mısırlılarda sünnet uygulamasının Mısır'ın ilk kralı Osiris ile başladığına inanılıyor.
Başarısız tedaviler yaygındı ve bazen kemiğin kısalması, yerinden oynaması ve biçiminin bozulması yaşanıyordu. Başka bir vakada ön koldaki her iki kemik kırıktır. Bu örnekte çim dolgusu ve ağaç kabuğunu atel olarak kullanıp başarılı oldular. Erken Mısır dönemine ait (MÖ 3000 ila 2500) metinlerde Mısırlıların aynı prosedürleri cesetlerde kullandığına dair kanıtlar var. Mezar yağmalamaları mumyaya zarar verdiğinde ölümden sonraki yaşam için kırıkları tedavi ediyorlardı. Edwin Smith papirüsünde anlatılan çene kemiği çıkığının giderilmesi işlemi bugün de aynıdır.
Mısırlılar, iltihaplanma veya enfeksiyonu iyileştiren birçok maddeden haberdardı. En çok bakır ve sodyum tuzuyla söğüt kabuğu kullandılar. Ayrıca helyoterapi, güneş ışığı ve dağlama yaygındı. Yara pansumanında oldukça iyiydiler. Yaranın dikilmesi gerekiyorsa bugünkü gibi dikiş ve yapışkan bant kullandılar. Bazen tedavinin ilk günü taze et uygulayıp ardından bal, yağ ve bitki merhemi kullandılar. Bakteri enfeksiyonunu önlemek için küflü ekmek bile kullandılar.
Yaraları sık sık sinek çamuruyla tedavi ettiler. Salyalıbit gibi bir böcek sıvısı, dışkı ve duvar tozu karışımıydı. Dokuyu temizlemek ve iyileştirmek için yaraya kurtçuk sokulan larva tedavisi vardı. Her iki tedavinin yaranın daha hızlı iyileşmesini sağladığı kanıtlanmıştır.
Ebers Papirüsü'nde anüsteki yanmayı ve ağrıyı azaltan, yara ve hastalıkları iyileştiren tedavi prosedürü açıklanır. Serinletici anüs ilacı fare kuyruğu, soğan, bal ve sudan yapılır ve dört gün boyunca ağızdan alınır. Bir sonraki adım antilop yağı ve kimyon içeren anal haptır. Bundan sonra inek boynuzu, kuru yağ ve şarap mayasından yapılan anal fitil yerleştirilir. Ardından bir gün boyunca anüsün üzerine kaynamış süt, bal, "mucize meyve" ve öküz safrası dökülür ve son kez kaz yumurtası ve kaz bağırsağı ezmesi yerleştirilmesiyle işlem bitirilir.
Tanımlamalar doğru olsa da tedaviler o denli etkili olmadı. Tanımlanan altı yaralanmadan ikisine tedavi edilemez denildi ve üçü ameliyatsız tedavi edilmeye çalışıldı. Papirüsteki vaka 32'de "Boynun arkasındaki omurdaki çökme için tedavi talimatları." verilir. Vaka hastayı taze et üzerine bağlamayı ve dinlenmeye bırakmayı, ardından bandajlarını gevşetmeyi, merhem sürmeyi, bandajları geri bağlamayı ve iyileşme süresinin kalanında hastayı balla tedavi etmeyi öneriyor. Hastanın tüm tedavi boyunca dik oturması gerekiyordu ki iyileştiren aslında buydu.
Ampütasyon
Antik Mısır tıbbi metinleri ve duvar yazıları Mısırlıların karmaşık tıbbi operasyonlar yürüttüğünü gösteriyor. Deir El Berşa'da yapılan bir keşif antik Mısırlıların kişiyi iyileştirmek amacıyla ampütasyon kullandığını teyit eder. Dört farklı ampütasyon vakası bulundu: İki vakada her iki bacağın ampütasyonu ve diğer iki vakada kol ampütasyonu yapılmıştı. Biri dirseğin altından, diğeri omzun yakınından kesilmişti.Bacaklarını kaybeden hastalara bir çeşit protez aksesuar verildiği bile görülür. Ancak kanıtlar kol ampütasyonu olmuş bir kişinin yaşamasına rağmen kısa sürede öldüğünü gösterir. Diğer bir vakada hatalı kesilme nedeniyle yanlış kemik kaynaşmasına rastlandı.
Damar ameliyatı
Kalp Mısırlılar için en önemli organdı. Onun bedeni ve ruhu birleştiren insanın özü olduğuna inanıldı. Mısırlılar vücuttaki organların damarla kalbe bağlandığını biliyordu. Mısırlılar bu damarları özel olarak tanımlayıp saydılar ve bugün bildiğimiz vasküler sistemin basit bir haritasını çıkardılar. Kalp ile organ arasındaki bağlantı bozulduğunda bir hastalık oluştuğuna inanıyorlardı.Kardiyovasküler sistem hakkında ayrıntılı bilgilerin yanı sıra Ebers Papirüsü'nde (MÖ 1550) belirli damar bozukluklarının nasıl tedavi edileceğine dair öneriler var. Uzuvların her yerinde "havayla dolu yılan benzeri biçimler" varsa hastalık var demektir. Başka bir açıklamada arteriyel anevrizmanın tanımı yapılıyor ve şişen damarın ateşte ısıtılmış bıçakla tedavi edilmesi gerektiği belirtiliyor.
Diş protezleri
Antik Mısırlılar diş sorunlarını tedavi etmek için farmasötik araçlar kullanıyordu. III. Amenhotep ve II. Ramses gibi güçlü firavunların dişleri yoğun olarak tedavi edilmişti. Mısırlılar diş apselerini ameliyatla tedavi ediyordu. 1917'de keşfedilen bir örnekte diş köküne iki delik açılmıştır. Yani diş hekimi bu prosedürle apseyi boşaltmıştı.İnce bir altın telle bağlanarak birbirine tutturulmuş dişler vardır ve eksik dişin yerine sahtesinin yerleştirildiği modern diş köprüsü yöntemine benzer. Yine de Yunanlılar ve Romalılar diş ameliyatlarında çok daha ileriye gitti.
Çürük ve diş eti tedavisi
Şekerli beslenme olmaması nedeniyle Mısır'da çürük yaygın değildi. Ancak boşluklu dişleri farklı dolgular kullanarak tedavi ettiler. Tıbbi papirüslerde açıklanan 18 tarif ve prosedürden yedisinde ağrıyan dişin çevresine ve üzerine farklı merhemler ve malzemeler uygulanıyor. MÖ 1550'lere ait 100 sayfalık Ebers Papirüsü diş dolgu maddesi olarak ezilmiş tohum, bal ve hardal tozundan yapılmış bir macun önerir.Kimyon, keçiboynuzu, sakız, yağ ve diğer maddelerle birlikte müren reçinesi ve malakit kristalini (boşlukları kapatmak için) sık kullandılar. Söğüt kabuğu da kullanılmıştı. Bu bileşenlerin çoğu aslında iltihap önleyici ve ağrı kesicidir.
Jinekolojik sorunlara tütsüleme ve duşlama
Mısırlılar, Yunanlılar gibi rahmi bazen vücudun etrafında gezen mistik bir organ olarak gördüler. Göz problemi veya boyun ağrısı gibi semptomlar rahim hastalığından kaynaklıydı. Bu nedenle semptomları tedavi ederken önce rahim ele alınıyordu. Antik Mısırlılar rahmi tedavi etmek için vajina fümigasyonu (tütsüleme), karın masajı, farmasötik maddeyi vücuda alma, cilde sürme veya tüketme gibi yöntemler geliştirdi.3500 yıllık Ebers Papirüs'ünde yazdığı üzere yer değiştiren rahim odun küfüyle karıştırılmış bira içerek veya cinsel organı yanan mum dumanına ve hatta kurumuş insan dışkısına batırarak tedavi edilir. Başka bir prosedür kişinin bal ve ham yağla ovulmasını söyler. Fümigasyonun yanı sıra vajinal duş kullandılar. Birçok hastalığı iyileştirdiğine inandıkları için sarımsak ve inek boynuzu karışımı yaygındı.
Düzensiz adetlere bile çözüm ürettiler. Yağ, meyve ve bira karışımı dört gün boyunca tüketilirdi. Kasık bölgesine uygulanan bir bitkisel müshil vardı ve sonra mür tütsüsü yapılırdı. Papirüs bitkisinden yapılma tampon kullanan ilk toplum Mısırlılardır.
Doğum kontrol
Mısırlılar doğum kontrol yöntemlerine sahipti. Timsah gübresinin doğum kontrol yöntemi olarak kullanılması yaygındı. Ancak papirüs yanlış anlaşılır. Timsah gübresinin vajinaya yerleştirilerek gebeliği önlediği yazılsa da kastedilen şey doğrudan temas değil, ekşi süte doğranan gübrenin yakılarak vajinaya tütsülenmesidir. Gübrenin yanı sıra kişi natron mineral tozuyla kaplı yatakta yatarken rahmin üzerine bal serpilmesi tekniğini kullandılar. Buhar, taze yağ, hurma ve bira seçenekler içindeydi.Ebers Papirüs'üne göre antik Mısır'da kürtaj işlemi hurma, soğan, bal ve akantus meyvesi karıştırılarak ve macunun içeri bezle uygulanmasıyla yapıldı. Yöntem hamilelik boyunca kullanılırdı. Öte yandan doğumu teşvik eden teknikler vardı: Cinsel organa ılık yağ dökmekten nane sürmeye, karna tuz ve ot sürmekten, vajinaya eşek arısı dışkısı sokmaya dek uzandı.
Sünnet
Bazı bilim insanları antik Mısırlıların sünneti icat ettiğine inansa da Afrika, Orta Doğu ve hatta Okyanusya'daki birçok kültür de bu ritüele sahip. Antik Mısır'da sünnet herkese yapılmadı. Sünnet rahipliğe başlamanın adımıydı ve soylu sınıfa özgüydü. Sıradan bireyleri soylulardan ayırmak için geliştirilmiş olması mümkün. Batı kültüründeki sünnetten farklı olarak Mısır sünnetinde deri kısmen alındı.Mısır'ın her yerinde sünneti betimleyen duvar oymaları var. Şimdiye dek keşfedilen en eskisi Ankhmahor'un mezarından geliyor ve MÖ 2355 ile 2343 yılları arasına ait. Sünnet için kullanılan taş bıçaklar insanlık tarihinde bulunan en eski tıbbi aletler arasında. Mısırlılarda sünnet uygulamasının Mısır'ın ilk kralı Osiris ile başladığına inanılıyor.
Kemik kırık ve çıkıkları
Kemik kırığının bilinçli olarak iyileştirilmesine dair en eski girişimler antik Mısır'da görülüyor. 4500 ila 5000 yıl öncesine ait cesetlerde atelle tedavi edilen kemik kırıklarının açık kanıtları var. Bir vakada ceset 14 yaşında bir kıza aittir ve sağ uyluk kemiğinde kırık vardır. Kemiği dört atelle tedavi edilir. Ateller tahtadandı ve keten bandajla sarılmıştı. Ne yazık ki kireçlenme izi yoktu yani tedavi başarılı olmamıştı ve kız ölmüştü.Başarısız tedaviler yaygındı ve bazen kemiğin kısalması, yerinden oynaması ve biçiminin bozulması yaşanıyordu. Başka bir vakada ön koldaki her iki kemik kırıktır. Bu örnekte çim dolgusu ve ağaç kabuğunu atel olarak kullanıp başarılı oldular. Erken Mısır dönemine ait (MÖ 3000 ila 2500) metinlerde Mısırlıların aynı prosedürleri cesetlerde kullandığına dair kanıtlar var. Mezar yağmalamaları mumyaya zarar verdiğinde ölümden sonraki yaşam için kırıkları tedavi ediyorlardı. Edwin Smith papirüsünde anlatılan çene kemiği çıkığının giderilmesi işlemi bugün de aynıdır.
Yara tedavisi
Konu yaraları tedavi etmek, bandaj uygulamak ve enfeksiyon ya da iltihabı tedavi etmek olduğunda Mısırlılar gerçekten becerikliydi. Yine de yaralarla ilgili görüşleri çok tuhaftı. İblis gibi her türlü tehlikeli enerjinin vücuttaki deliklerden girebileceğine inanıyorlardı. Yara böyle bir delikti ve açıklığı kapatmak için hayvan gübresini seçtiler. Gübrenin iblisleri geri çevireceğini ve hastayı rahat bırakacağını düşündüler.Mısırlılar, iltihaplanma veya enfeksiyonu iyileştiren birçok maddeden haberdardı. En çok bakır ve sodyum tuzuyla söğüt kabuğu kullandılar. Ayrıca helyoterapi, güneş ışığı ve dağlama yaygındı. Yara pansumanında oldukça iyiydiler. Yaranın dikilmesi gerekiyorsa bugünkü gibi dikiş ve yapışkan bant kullandılar. Bazen tedavinin ilk günü taze et uygulayıp ardından bal, yağ ve bitki merhemi kullandılar. Bakteri enfeksiyonunu önlemek için küflü ekmek bile kullandılar.
Yaraları sık sık sinek çamuruyla tedavi ettiler. Salyalıbit gibi bir böcek sıvısı, dışkı ve duvar tozu karışımıydı. Dokuyu temizlemek ve iyileştirmek için yaraya kurtçuk sokulan larva tedavisi vardı. Her iki tedavinin yaranın daha hızlı iyileşmesini sağladığı kanıtlanmıştır.
Anüs iltihabı tedavisi
Antik Mısırlılar tüm bağırsak dahil anüsün üzerinde çok durdu ve onu wekhedu yani "hastalığa neden olan zehirli madde üreten organ" olarak tanımladı. Hastanın semptomlarına bağlı olarak bu maddenin hareket ettirilmesi veya çıkarılması gerekliydi.Ebers Papirüsü'nde anüsteki yanmayı ve ağrıyı azaltan, yara ve hastalıkları iyileştiren tedavi prosedürü açıklanır. Serinletici anüs ilacı fare kuyruğu, soğan, bal ve sudan yapılır ve dört gün boyunca ağızdan alınır. Bir sonraki adım antilop yağı ve kimyon içeren anal haptır. Bundan sonra inek boynuzu, kuru yağ ve şarap mayasından yapılan anal fitil yerleştirilir. Ardından bir gün boyunca anüsün üzerine kaynamış süt, bal, "mucize meyve" ve öküz safrası dökülür ve son kez kaz yumurtası ve kaz bağırsağı ezmesi yerleştirilmesiyle işlem bitirilir.
Omurga yaralanması tedavisi
Edwin Smith Papirüsü'nde ayrıntılı olarak açıklanan altı omurilik yaralanması vakası var: Bu teşhisler çeşitli omurga yaralanmalarının belirti ve semptomlarını oldukça doğru açıklıyor. Yani Mısırlılar omurganın ne denli önemli olduğunu iyi biliyordu. Doktorların bakması gereken "önemli semptomları" sıraladılar: Boyunda dönme ve sertlik eksikliği, hastanın yatarken bacağının kasılması veya "hem kol hem de bacakların farkında olmama" gibi. Hatta solunum veya sindirim gibi otomatik süreçlerin omurilik hasarıyla ortaya çıktığını belirtip "priapizm, idrar tutamama ve karın şişkinliği"ne dikkat çektiler.Tanımlamalar doğru olsa da tedaviler o denli etkili olmadı. Tanımlanan altı yaralanmadan ikisine tedavi edilemez denildi ve üçü ameliyatsız tedavi edilmeye çalışıldı. Papirüsteki vaka 32'de "Boynun arkasındaki omurdaki çökme için tedavi talimatları." verilir. Vaka hastayı taze et üzerine bağlamayı ve dinlenmeye bırakmayı, ardından bandajlarını gevşetmeyi, merhem sürmeyi, bandajları geri bağlamayı ve iyileşme süresinin kalanında hastayı balla tedavi etmeyi öneriyor. Hastanın tüm tedavi boyunca dik oturması gerekiyordu ki iyileştiren aslında buydu.