Altın Elbiseli Adam
Altın elbiseli adam İskit-Saka prensidir. İsmi hakkında herhangi bir bilgi edinemediği için "Altın Elbiseli Adam" olarak tarih sayfalarına geçti. Mezarında bulunan gümüş bir kap üzerine yazılmış ve Türk Tarihinin en eski yazılı belgesi olarak kabul edilen metinde, Kazak Profesörü Olcas Süleymanof'un ilk iki kelimeyi okuyuşuna göre "Khan Uya" yani Hakanın oğludur. Yapılan C14 analizine göre 18, yazılı metne göre ise 23 yaşında hayatını kaybetmiştir. Ölümünün sebebi hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır.
Keşif
1970 yılı arkeoloji kazılarında Türk kültür ve sanat tarihini daha da eskiye götüren coğrafi bölge, bugünkü Kazakistan’ın eski başkenti Alma-Ata’nın 50 km. yakınında, Kırgızistan’daki Issık Gölü'ne yakın Issık kasabası oldu. Kurganın bulunduğu bu bölge binlerce yıldan beri Türklerin büyük merkezlerinden olup, 6200 km²’lik yüzölçüme sahip bir bölgedir.
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya ve Moğolistan'da 19. yüzyıldan günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılar ciddi derecede eserler ortaya çıkarmıştır.
Kazakistan-Issık'taki bir höyüğün garaj yapımı için düzelmesi gerektiğinde buldozerler hemen harekete geçti. Sonuçta burada bir mezarın olduğu anlaşıldı. Kazıyı Kazak arkeologları ve heyet yöneticisi arkeolog Prof. Kemal Akişev gerçekleştirdi. Kurgan açılınca altın plakalarla aplike edilmiş elbiseyle giydirilmiş bir gencin iskeleti ve binlerce altından eşya bulundu.
Açılan mezarın içinden dört bine yakın altın eşya çıkarılmıştır. Mezarda ele geçen çeşitli eşyalar arasında seramik kaplar, ahşap tabaklar, 2 gümüş kupa ve yazının üzerinde yer aldığı bir gümüş çanak ile başka birçok obje vardır. 18 yaşında olması gereken genç bir prense ait cesedin üzerindeki altın zırh başlı başına bir sanat eseridir. Issık Kurganı Mısır Firavunu Tutankamon'un mezarından sonra dünyada en çok altın bulunan mezardır.
Altın Elbise
En göz alıcı ve harika nitelikteki eşya, altından yapılmış bir elbise idi. Çizmesinden başlığına, kemerinden kılıçlarına kadar her şeyi saf altın olan bir elbise.
Altın elbisenin başlığı ok ve tuğlarla süslü. Alın hizasında koç, geyik ve at kabartmaları var. Bu kabartmalara, kama kılıfında ve öteki eşyalarda da rastlanıyor. Belindeki kemerin solunda bir kılıç, sağında ise bir kama asılı. Ceketin altındaki düz pantolonun paçaları çizmenin içine giriyor. Ceket, yüzlerce üçgen altının birleştirilmesinden meydana gelmiş, çorabın çizme ile diz kemiği arasında kalan kısmında yine üçgen parçalar, çizmede ise dörtgen parçalar var. Tolgasındaki bacakları ters dönmüş geyik simgesi Tengricilik'te ölümsüzlüğün simgesi olan sıgun geyiktir.
Tarihçiler bu elbisenin bir tigine (prense) ait olduğunu söylüyor, fakat tiginin kimliğini henüz bilemiyorlar. Onun için yazılarda adı "Altın Elbiseli Adam" olarak geçiyor.
Halen Alma-Ata müzesinde bulunan bu elbise ve diğer eşyalar, 25 asırlık geçmişten Türk tarihine ışık tutan belgelerdir. Saf altından yapılan böyle bir elbise dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur. Kazım Mirşan altın elbiseli adamın mezarında bulunan yazıların alfabesinin ve kullanılan Türkçenin eski çağlara ait olduğunu tespit etmiş ve altın elbiseli adamın tarihini MÖ 3381 olarak tahmin ettiğini kitaplarında belirtmiştir.
İskit-Saka Türklerine Ait
Mezarda, 4.800 parça altından başka, tabakları, vazoları, kepçeleri, ayna ve tarak kılıflarını, gümüş kaşıkları inceleyen tarihçiler, bunların M.Ö. 5. yüzyıla ait yüksek bir medeniyetin ürünleri veya belgeleri olduğunu oybirliği ile kabul ediyorlar. Yine bu tarihçilerin kanaatlerine göre, bu yüksek medeniyetin kurucuları, Çin baskısı ile Altaylardan kalkıp bugünkü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve İskitler olarak anılan bir Türk kavmidir.
İskitler, M.Ö. 8. ve 4. yüzyıllar arasında, önce Tiyanşan'da, sonra da güneybatı Asya'da yaşayan Turanî kavimler topluluğuna verilen bir addır. Daha sonra bunlara İran kökenli Soğdlar da karışmıştır.
İskitler, Fergana, Kaşgar, Aral Gölü, Hazar Denizi arasındaki alanda ve bugünkü Rusya'nın güneyinde kalan yerlerde hâkimiyet kurmuşlardı. Bunların inanışları, ölü gömme törenleri ve örfleri, Altaylılarınkinin aynı idi. Hunların ve Göktürklerin âdetlerine de uyuyordu.
Bir yandan İranlıların, öte yandan Çinlilerin sürekli baskılarına uğrayan İskitler, M.Ö.4. yüzyılda devlet olarak ortadan kaldırıldılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine 'Saka' demektedirler.
En Değerli Eşya
Üzerinde rünik yazı bulunan Issık kasesi, Altın Elbiseli Adam'ın bir Türk Tigini olduğu anlaşılmaktadır. Mısır piramitlerinden sonra mezarından en çok altın çıkan, baştan başa, her şeyi ile saf altından elbisesi olan veya zamanımıza kalan yalnız odur.
Fakat, Altın Elbiseli Adam'ın mezarında bulunan en değerli şey ne bu altınlardır, ne de diğer eşyalar. Bu mezarda bulunan en değerli tarihi belge, yarısı kırık bir kabın üzerindeki 26 harflik iki satır yazıdır. Bu yazı, tarih ilmîne, özellikle Türk tarihi ve medeniyetine ışık tutan, yeni boyutlar kazandıran bir belgedir.
Bugüne kadar bilinen en eski Türk yazısı, Yenisey ve Orhun Kitâbeleri'ndeki yazılardı ve bunlar zamanımızdan 14 asır geriye uzanıyordu. Oysa, Esik'teki mezarda bulunan bu yazı 25 asırlık bir belge idi. Kazak Tarihçi Prof. Dr. Olcas Süleymanof yazıyı şu şekilde okumuştur:
"Khan Uya üç otuzı (da) yok boltı. Utugsi tozıltı."
"Tigin 23'ünde öldü. Esik Halkı'nın Başı Sağ Olsun."
Esik höyüğünde bulunan altın elbise ve diğer eşyalar halen Alma-Ata müzesindedir.
Altın elbiseli adam İskit-Saka prensidir. İsmi hakkında herhangi bir bilgi edinemediği için "Altın Elbiseli Adam" olarak tarih sayfalarına geçti. Mezarında bulunan gümüş bir kap üzerine yazılmış ve Türk Tarihinin en eski yazılı belgesi olarak kabul edilen metinde, Kazak Profesörü Olcas Süleymanof'un ilk iki kelimeyi okuyuşuna göre "Khan Uya" yani Hakanın oğludur. Yapılan C14 analizine göre 18, yazılı metne göre ise 23 yaşında hayatını kaybetmiştir. Ölümünün sebebi hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır.
Keşif
1970 yılı arkeoloji kazılarında Türk kültür ve sanat tarihini daha da eskiye götüren coğrafi bölge, bugünkü Kazakistan’ın eski başkenti Alma-Ata’nın 50 km. yakınında, Kırgızistan’daki Issık Gölü'ne yakın Issık kasabası oldu. Kurganın bulunduğu bu bölge binlerce yıldan beri Türklerin büyük merkezlerinden olup, 6200 km²’lik yüzölçüme sahip bir bölgedir.
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya ve Moğolistan'da 19. yüzyıldan günümüze kadar yapılan arkeolojik kazılar ciddi derecede eserler ortaya çıkarmıştır.
Kazakistan-Issık'taki bir höyüğün garaj yapımı için düzelmesi gerektiğinde buldozerler hemen harekete geçti. Sonuçta burada bir mezarın olduğu anlaşıldı. Kazıyı Kazak arkeologları ve heyet yöneticisi arkeolog Prof. Kemal Akişev gerçekleştirdi. Kurgan açılınca altın plakalarla aplike edilmiş elbiseyle giydirilmiş bir gencin iskeleti ve binlerce altından eşya bulundu.
Açılan mezarın içinden dört bine yakın altın eşya çıkarılmıştır. Mezarda ele geçen çeşitli eşyalar arasında seramik kaplar, ahşap tabaklar, 2 gümüş kupa ve yazının üzerinde yer aldığı bir gümüş çanak ile başka birçok obje vardır. 18 yaşında olması gereken genç bir prense ait cesedin üzerindeki altın zırh başlı başına bir sanat eseridir. Issık Kurganı Mısır Firavunu Tutankamon'un mezarından sonra dünyada en çok altın bulunan mezardır.
Altın Elbise
En göz alıcı ve harika nitelikteki eşya, altından yapılmış bir elbise idi. Çizmesinden başlığına, kemerinden kılıçlarına kadar her şeyi saf altın olan bir elbise.
Altın elbisenin başlığı ok ve tuğlarla süslü. Alın hizasında koç, geyik ve at kabartmaları var. Bu kabartmalara, kama kılıfında ve öteki eşyalarda da rastlanıyor. Belindeki kemerin solunda bir kılıç, sağında ise bir kama asılı. Ceketin altındaki düz pantolonun paçaları çizmenin içine giriyor. Ceket, yüzlerce üçgen altının birleştirilmesinden meydana gelmiş, çorabın çizme ile diz kemiği arasında kalan kısmında yine üçgen parçalar, çizmede ise dörtgen parçalar var. Tolgasındaki bacakları ters dönmüş geyik simgesi Tengricilik'te ölümsüzlüğün simgesi olan sıgun geyiktir.
Tarihçiler bu elbisenin bir tigine (prense) ait olduğunu söylüyor, fakat tiginin kimliğini henüz bilemiyorlar. Onun için yazılarda adı "Altın Elbiseli Adam" olarak geçiyor.
Halen Alma-Ata müzesinde bulunan bu elbise ve diğer eşyalar, 25 asırlık geçmişten Türk tarihine ışık tutan belgelerdir. Saf altından yapılan böyle bir elbise dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur. Kazım Mirşan altın elbiseli adamın mezarında bulunan yazıların alfabesinin ve kullanılan Türkçenin eski çağlara ait olduğunu tespit etmiş ve altın elbiseli adamın tarihini MÖ 3381 olarak tahmin ettiğini kitaplarında belirtmiştir.
İskit-Saka Türklerine Ait
Mezarda, 4.800 parça altından başka, tabakları, vazoları, kepçeleri, ayna ve tarak kılıflarını, gümüş kaşıkları inceleyen tarihçiler, bunların M.Ö. 5. yüzyıla ait yüksek bir medeniyetin ürünleri veya belgeleri olduğunu oybirliği ile kabul ediyorlar. Yine bu tarihçilerin kanaatlerine göre, bu yüksek medeniyetin kurucuları, Çin baskısı ile Altaylardan kalkıp bugünkü Kazakistan bölgesine gelerek yerleşen ve İskitler olarak anılan bir Türk kavmidir.
İskitler, M.Ö. 8. ve 4. yüzyıllar arasında, önce Tiyanşan'da, sonra da güneybatı Asya'da yaşayan Turanî kavimler topluluğuna verilen bir addır. Daha sonra bunlara İran kökenli Soğdlar da karışmıştır.
İskitler, Fergana, Kaşgar, Aral Gölü, Hazar Denizi arasındaki alanda ve bugünkü Rusya'nın güneyinde kalan yerlerde hâkimiyet kurmuşlardı. Bunların inanışları, ölü gömme törenleri ve örfleri, Altaylılarınkinin aynı idi. Hunların ve Göktürklerin âdetlerine de uyuyordu.
Bir yandan İranlıların, öte yandan Çinlilerin sürekli baskılarına uğrayan İskitler, M.Ö.4. yüzyılda devlet olarak ortadan kaldırıldılar. Bugün Yakut Türkleri kendilerine 'Saka' demektedirler.
En Değerli Eşya
Üzerinde rünik yazı bulunan Issık kasesi, Altın Elbiseli Adam'ın bir Türk Tigini olduğu anlaşılmaktadır. Mısır piramitlerinden sonra mezarından en çok altın çıkan, baştan başa, her şeyi ile saf altından elbisesi olan veya zamanımıza kalan yalnız odur.
Fakat, Altın Elbiseli Adam'ın mezarında bulunan en değerli şey ne bu altınlardır, ne de diğer eşyalar. Bu mezarda bulunan en değerli tarihi belge, yarısı kırık bir kabın üzerindeki 26 harflik iki satır yazıdır. Bu yazı, tarih ilmîne, özellikle Türk tarihi ve medeniyetine ışık tutan, yeni boyutlar kazandıran bir belgedir.
Bugüne kadar bilinen en eski Türk yazısı, Yenisey ve Orhun Kitâbeleri'ndeki yazılardı ve bunlar zamanımızdan 14 asır geriye uzanıyordu. Oysa, Esik'teki mezarda bulunan bu yazı 25 asırlık bir belge idi. Kazak Tarihçi Prof. Dr. Olcas Süleymanof yazıyı şu şekilde okumuştur:
"Khan Uya üç otuzı (da) yok boltı. Utugsi tozıltı."
"Tigin 23'ünde öldü. Esik Halkı'nın Başı Sağ Olsun."
Esik höyüğünde bulunan altın elbise ve diğer eşyalar halen Alma-Ata müzesindedir.