HASAN CAN
Active member
[SAGAAL]
[/SAGAAL]
Allah’a hâlisane ve layıkı veçhile ibadet etmekdir.
Allaha karşı edeb amele ve kavle göre ikiye ayrılır.
Allah’a karşı olan edebin amele ait olan kısımları:
1. Allahın emirlerine ve nehiylerine ittibâ, ibadet ve taatda ihlas
2. Allah’a yaklaşmanın sebeb ve vesilelerini bilmek
3. Nefsi emmareye karşı cihad.
Allah’a karşı edeb, kulun amellerini murakabe ve nefsini muhasebe etmesidir. Nitekim âyet-i kerimede, mü’minlerin kıyamet gününde muhasebeye çekilmeden önce henüz
dünyada iken kendilerini nefis muhasebesine tabi tutmaları emir ve tavsiye olunur.
Halıka karşı olan edebin kavle ait olan kısmı ise, akl-ı selim, kalb-i halim sahibinin yani müslümanların, Cenab-ı Hakk’a karşı olan hitaplarında daima güzel tabir ve sözleri
kullanmalarıdır.
İbadet: Allah’ın emirlerini tam bir teslimiyetle, harfiyen yerine getirmek ve kulluk vazîfesini îfâ edip şükrünü edâ etmek.
İhsan: Herkese iyilik yapmak ve Allah’ı görür gibi ibâdet etmektir. Hidayet-i hakikiye nail olmak; bu duygu ve sûrur içinde bulunmaktır. Bütün hayatını bu inanca göre
tanzim etmek, her an Allah ile beraber olup surûra ermektir.
İhlas: Samimi ve halis bir niyetle Allah’ın rızâsını istemek ve buna hiçbir şeyi karıştırmamaktır. Daima ihlas üzere ol. Her an sana halkın değil Hâlikin nazar etmekte
olduğunu düşün.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:
…..“Ancak içlerinde ihlas sahibi kullarım müstesna” Peygamber-i Zîşan Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dininde ihlâs üzere ol, az amel seni ihyâ eder.” Hasan-ı Basrî Hazretlerinden rivayet ediliyor ki: Allah’ın Rasûlü buyurmuştur ki: Cenâb-ı Hakk ferman ediyor: “İhlas, benim sırlarımdan bir esrardır, onu kullarımdan sevdiklerimin kalblerine koyarım.” İlim okumak tohum, amel etmek ziraat, bunların suyu ise ihlastır. Tahdis-i nimet: Cenâb-ı Hakk’a karşı, vermiş olduğu nîmetlerin şükrünü edâ edebilmek için, kul âzamî derecede ubûdiyyet vazifesini îfâ etmekle mükelleftir.
Takva: Allah’tan en çok korkan, takva sahibidir.
Kader: Kula ezelde takdir edilen şeylerin Allah’tan geldiğine inanıp, teslim olması.
Tevhid: Lisanen ikrar ve kalben tasdîk ile İslâm’ı tesis eden iki cümle-i şerîfedir. Lâilâhe illallah İslâmın etemmi; Muhammedürrasûlüllah mütemmimidir. Biri ikrarı vahdet diğeri ise tasdik-i risalettir.
Hakk: Doğru, gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Mutlak Hak, kendi zât-ı ile var olan hakiki mevcuttur ki, her hak olan mevcûd da hakikatini O’ndan alır.
Buna göre sözlerin en doğrusu ve en hak olanı “Lâilâhe illallah, Allah’tan başka ilah yoktur.” sözüdür. Çünkü gayr-ı için değil Allah’ın zâtı için bu söz ezelî ve ebedî olarak doğrudur ve haktır. Sıddîkler ise O’ndan başka hiçbir şeyi görmezler. Bunun için O’nun varlığına ve kudretine yine O’nu şahit ve delil gösterirler.
Teslim ve itikat: Allah’ın takdîrine teslîmiyetle râm olmak, sıdk ve ihlasla gönülden tasdîk ederek Cenâb-ı Hakka inanmak ve iman etmektir.
Allah’a hâlisane ve layıkı veçhile ibadet etmekdir.
Allaha karşı edeb amele ve kavle göre ikiye ayrılır.
Allah’a karşı olan edebin amele ait olan kısımları:
1. Allahın emirlerine ve nehiylerine ittibâ, ibadet ve taatda ihlas
2. Allah’a yaklaşmanın sebeb ve vesilelerini bilmek
3. Nefsi emmareye karşı cihad.
Allah’a karşı edeb, kulun amellerini murakabe ve nefsini muhasebe etmesidir. Nitekim âyet-i kerimede, mü’minlerin kıyamet gününde muhasebeye çekilmeden önce henüz
dünyada iken kendilerini nefis muhasebesine tabi tutmaları emir ve tavsiye olunur.
Halıka karşı olan edebin kavle ait olan kısmı ise, akl-ı selim, kalb-i halim sahibinin yani müslümanların, Cenab-ı Hakk’a karşı olan hitaplarında daima güzel tabir ve sözleri
kullanmalarıdır.
İbadet: Allah’ın emirlerini tam bir teslimiyetle, harfiyen yerine getirmek ve kulluk vazîfesini îfâ edip şükrünü edâ etmek.
İhsan: Herkese iyilik yapmak ve Allah’ı görür gibi ibâdet etmektir. Hidayet-i hakikiye nail olmak; bu duygu ve sûrur içinde bulunmaktır. Bütün hayatını bu inanca göre
tanzim etmek, her an Allah ile beraber olup surûra ermektir.
İhlas: Samimi ve halis bir niyetle Allah’ın rızâsını istemek ve buna hiçbir şeyi karıştırmamaktır. Daima ihlas üzere ol. Her an sana halkın değil Hâlikin nazar etmekte
olduğunu düşün.
Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor:
…..“Ancak içlerinde ihlas sahibi kullarım müstesna” Peygamber-i Zîşan Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
“Dininde ihlâs üzere ol, az amel seni ihyâ eder.” Hasan-ı Basrî Hazretlerinden rivayet ediliyor ki: Allah’ın Rasûlü buyurmuştur ki: Cenâb-ı Hakk ferman ediyor: “İhlas, benim sırlarımdan bir esrardır, onu kullarımdan sevdiklerimin kalblerine koyarım.” İlim okumak tohum, amel etmek ziraat, bunların suyu ise ihlastır. Tahdis-i nimet: Cenâb-ı Hakk’a karşı, vermiş olduğu nîmetlerin şükrünü edâ edebilmek için, kul âzamî derecede ubûdiyyet vazifesini îfâ etmekle mükelleftir.
Takva: Allah’tan en çok korkan, takva sahibidir.
Kader: Kula ezelde takdir edilen şeylerin Allah’tan geldiğine inanıp, teslim olması.
Tevhid: Lisanen ikrar ve kalben tasdîk ile İslâm’ı tesis eden iki cümle-i şerîfedir. Lâilâhe illallah İslâmın etemmi; Muhammedürrasûlüllah mütemmimidir. Biri ikrarı vahdet diğeri ise tasdik-i risalettir.
Hakk: Doğru, gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Mutlak Hak, kendi zât-ı ile var olan hakiki mevcuttur ki, her hak olan mevcûd da hakikatini O’ndan alır.
Buna göre sözlerin en doğrusu ve en hak olanı “Lâilâhe illallah, Allah’tan başka ilah yoktur.” sözüdür. Çünkü gayr-ı için değil Allah’ın zâtı için bu söz ezelî ve ebedî olarak doğrudur ve haktır. Sıddîkler ise O’ndan başka hiçbir şeyi görmezler. Bunun için O’nun varlığına ve kudretine yine O’nu şahit ve delil gösterirler.
Teslim ve itikat: Allah’ın takdîrine teslîmiyetle râm olmak, sıdk ve ihlasla gönülden tasdîk ederek Cenâb-ı Hakka inanmak ve iman etmektir.