Allah Kendisini Kur'an-I Kerim De Nasıl Tarif Etmektedir?

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Allah Lafzı
Allah Lafzı
Cenab-ı Hak (CC), Kur’an-ı Kerim’de kendisini bize şöyle tanıtmaktadır:

Cenab-ı Hak ezelîdir, ebedîdir, evvel ve ahirdir. Hiçbir cihetle ne zatında, ne sıfatında, ne işlerinde benzeri, dengi, şebihi, misli, misali, yoktur. Sıfatları zatındandır. Her şeyi O yaratmıştır, kendisi yaratılmamıştır. Doğurmamış ve doğurulmamıştır. Mekândan münezzehtir. Yani bir yerle kayıtlı değildir. Her yerdedir. Her şeye, her şeyden daha yakındır, her şey ondan sonsuz uzaktır (bk. İhlâs, 112/1-4).

Allah’ın sıfatlarını biraz daha yakından tanımaya çalışalım.

1. Allah Ezelî’dir

Cenabı hak ezelîdir, ebedîdir, evvel ve ahirdir.
Her şeyden önce Allah ezelîdir, kadimdir, varlığının başlangıcı yoktur. Evveli olmayana ezelî, kadim, sonradan meydana gelene de hâdis denir. Allah kadimdir, sonradan var olan şeyler İlâh olamaz. Yüce Allah’tan başka ne varsa, bunların hepsi hâdistir, yani sonradan olmuşlardır. Bunlar Allah’ın kudreti ile yaratılmışlardır. Artık şüphe yoktur ki, yaratılanlar yaratana mahsus ezelî sıfatını taşıyamazlar. O’nun ezelî varlığı ile beraber hiçbir şey yoktu. Âlemler sonradan yaratılmıştır. Öyle ise yaratıcı yaratılmış olamaz. Allah’ı -hâşâ- kimin yarattığını sormak da Allah’ı bilmemekten ileri geliyor. Çünkü yaratılmış olarak ne düşünülürse, o mahlûktur, İlâh olamaz (bk. Bilmen, Ö. N. Büyük İslam İlmihali. İstanbul, 2001, s.14.).

Allah’ın ezelîyetini kabul etmeyen veya aklına sığıştıramayanlar, maddeye ezelîyet vererek, atomlar adedince ilâhları kabul etmeye mecbur kalıyorlar.

2. Allah Bâki'dir

Allah ebedîdir, sermedidir. Ebediyet sonu bulunmamak sıfatıdır. Sonu olana “fani’’ sonu olmayana da “Bâki’’ denir.

Yüce Allah beka sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü ebedîdir, bâkidir, varlığının sonu yoktur. O’nun yok olacağı hiçbir zaman düşünülemez. Sonradan meydana gelen bütün varlıklar, Allah’ın (CC) kudreti ile meydana gelmişlerdir. Yine Allah’ın (CC) kudreti ile yok olurlar, yine var olurlar ve binlerce değişikliklere uğrayabilirler. Fakat yüce Allah, Bâki'dir, değişiklikten ve yok olmaktan uzaktır. Çünkü O, başkasının kudret eseri değildir ki, onun kudret eseri ile yokluğa gitsin veya değişikliğe uğrasın. Aksine bütün varlıklar O’nun kudretinin birer eseridir. Her şey yok olmaya mahkûmdur, ancak azamet ve ikram sahibi Allah’ın (CC) varlığı kalıcı ve süreklidir. Öyle ise, değişime uğrayan ilâh olamaz. Değişmezlik gerçek yaratıcının en önemli bir özelliğidir.

3. Allah Yaratılmış Şeylerin Hiçbirine, Hiçbir Yönden Benzemez
Evet, O öyle bir Zattır ki, O’na yıldızların icadı zerreler kadar kolay gelir. O’nun kudreti karşısında, en büyük şey ile en küçük şey birdir. Hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile mani olmaz.
Allah’ın (CC) sıfatlarından birisi de her cihetçe sonsuz mükemmellikte olmasıdır. Sonradan yaratılan hiçbir şeye benzerliği olmamasıdır. O hatırlara gelen her şeyden başkadır.

Şu kâinatta mümkinat, yani yaratılan ve yaratılabilen her şey değişir, başkalaşır, birbirine benzeyebilir, doğar, doğurulur, büyür, sonunda ölür ve yok olur. Bütün bunlar bir ihtiyaçtan gelir. Allah ise, ne bunlara ve ne de başka hiçbir şeye muhtaç değildir.

İnsanların ve diğer yaratıkların birçok ihtiyaçları vardır. Bunlar mekâna, zamana, yiyip içmeye, gezip dolaşmaya, yaratılmaya, doğmaya, doğurmaya ve benzeri hallere muhtaçtırlar. Allah ise, bunlardan hiçbirine muhtaç değildir. Bunlar yok iken, o yine vardı. Her şeyi yoktan O var etti. O, madde dediğimiz nesnelerin hiçbir özelliği ile mukayese edilemez. O’nu, bilinen mümkinat dediğimiz yaratılmış varlıklarla karşılaştırmaya çalışan çok büyük hata eder. Çünkü O “leyse kemislihi şey’ün’ dür. Yani ne zatında, ne sıfatında, ne işlerinde benzeri yoktur. Misli olamaz, ortağı bulunmaz.

Evet, bütün kainatı, bütün şuunatıyla ve keyfiyatıyla kabza-i Rububiyetinde tutup, bir hane ve bir saray hükmünde, kemal-i intizam ile tedbir, idare ve terbiye eden bir Zat-ı Akdes’e, misil ve mesil ve şerik ve şebih olmaz, muhaldir.

Evet, O öyle bir Zattır ki, O’na yıldızların icadı zerreler kadar kolay gelir. O’nun kudreti karşısında, en büyük şey ile en küçük şey birdir. Hiçbir şey hiçbir şeye, hiçbir fiil hiçbir fiile mani olmaz. Hadsiz fertler, bir fert gibi nazarında hazırdır. Bütün sesleri birden işitir. Umumun hadsiz ihtiyaçlarını birden yapabilir. Kâinattaki bütün varlıkların intizamlı ve ölçülü yaratılışları, hiçbir şeyin O’nun idare ve tedbirinin ve dilemesinin haricinde olmadığını gösterir. Hiçbir mekânda olmadığı halde, her bir yerde ve her bir mekânda kudretiyle, ilmiyle hazırdır. Her şey O’ndan nihayet derecede uzak olduğu halde, O ise her şeye nihayet derecede yakındır. İşte böyle bir Zat-ı Hayy-ı Kayyum-u Zülcelalin elbette hiçbir cihetle misli, naziri, şeriki, veziri, zıddı, niddi olmaz ve olması muhaldir (bk. Nursi, B. S. Lemalar. Envar Neşriyat, İstanbul, 1996, s.351-355.).

Allah’ı kim yarattı? Diye soru sorulmaz. Çünkü böyle bir soru, başlangıçtaki ilâh tarifindeki kabule aykırıdır. Allah’ı tarif ederken, her şeyi O‘nun yarattığı, fakat kendisinin yaratılmadığı kabul edilmişti.

Güneş misali ile bunları akla bir derece yakınlaştırabiliriz. Meselâ Güneş ışığı, ısısı ve yedi rengi ile bütün eşyaya yakındır. Bütün varlıklar ondan milyonlarca kilometre uzaktır. Bir an için Güneş akıllı ve şuurlu kabul edilse, onun yedi renginin her birisi de bir sıfatı olarak dikkate alınsa, Meselâ yeşil rengi görmesi, sarı rengi işitmesi, mavi rengi konuşması gibi farz edilse, yeryüzündeki bütün varlıklarla bir anda görüşebilir. Bütün mahlûkatın sesinin bir anda işitir. Biri diğerine mani olmazdı. Hem her varlığın yanında olduğu halde, onlardan kilometrelerce uzak bulunurdu.

Allah’ın bir mahlûku olan Güneş nuraniyet sırrıyla böyle olursa, elbette sonsuz nuraniyete sahibi olan Cenab-ı Hak da (CC), bir anda her yerde bulunabilir, her şeyi bizzat kendisi idare eder, bir iş bir işe mani olmaz (bk. Nursi, Sözler. s. 231).
 
Üst Alt