İslam’a göre her canlı bir gün ölümü tadacak fakat ölüm bir son değil aksine ebedi istirahat için bir başlangıç olacak. Dolayısıyla ahiret inancı olan herkesin aslında geçici olan bu dünyadaki yaşamını değil sonsuz olan ahiret yaşamını düşünüyor olması gerekiyor. Özellikle Müslümanların hayata gözlerini yumduklarını andan itibaren ebedi varlıklarını sürdürecekleri âleme ahiret âlemi denir. Ölüm her an gelebilir, bu sürede ahirete nasıl hazırlanmalıyız? Müminler neler yapmalı? Sık sorulan soruların yanıtlarını sizler için hazırladık.
Bu noktada ahiret hazırlığı nasıl yapılır gibi bir sorunun sorulması gayet doğal. Çünkü Salih amellere yönelmiş, tamamen manevi huzuru hayatın merkezine almış ve dünyevi zevklere aldanmamış olanlar çok daha iyi bir ahiret yaşamıyla mükâfatlandırılacaklar. Bu mükâfattan yararlanmak içinse dünyanın sahte renklerine kanmamak en önemli kıstaslardan birisidir.
Mülk Suresi 2. Ayette Der ki: Hanginizin daha güzel amel işleyeceği konusunda sizi sınamak için ölümü ve hayatı yaratan ve O, üstün ve güçlüdür, çok bağışlayandır.
Kuran-ı Kerim ölümün hiçbir şekilde ayrımının olmadığını, gencinden yaşlısına, inançlısından inançsızına, güzelinden çirkinine herkesi yakalayacağından sık sık bahseder. Önemli olan hak vaki olduğunda ahiret inancınıza yönelik yaptığınız her şeyin size pozitif olarak geri dönmesidir. Bunun içinse dünyevi zevkler yerine Salih amellere yönelmek zorundasınız.
Çünkü Cuma suresi 8. Ayette Der ki: De ki: Şüphesiz, kaçındığınız ölüm, şüphesiz size kavuşacaktır. Sonra gaybı da, şahit olunanı da bilen Allah’a döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.
Bu noktada ahiret hazırlığı nasıl yapılır gibi bir sorunun sorulması gayet doğal. Çünkü Salih amellere yönelmiş, tamamen manevi huzuru hayatın merkezine almış ve dünyevi zevklere aldanmamış olanlar çok daha iyi bir ahiret yaşamıyla mükâfatlandırılacaklar. Bu mükâfattan yararlanmak içinse dünyanın sahte renklerine kanmamak en önemli kıstaslardan birisidir.
Mülk Suresi 2. Ayette Der ki: Hanginizin daha güzel amel işleyeceği konusunda sizi sınamak için ölümü ve hayatı yaratan ve O, üstün ve güçlüdür, çok bağışlayandır.
Kuran-ı Kerim ölümün hiçbir şekilde ayrımının olmadığını, gencinden yaşlısına, inançlısından inançsızına, güzelinden çirkinine herkesi yakalayacağından sık sık bahseder. Önemli olan hak vaki olduğunda ahiret inancınıza yönelik yaptığınız her şeyin size pozitif olarak geri dönmesidir. Bunun içinse dünyevi zevkler yerine Salih amellere yönelmek zorundasınız.
Çünkü Cuma suresi 8. Ayette Der ki: De ki: Şüphesiz, kaçındığınız ölüm, şüphesiz size kavuşacaktır. Sonra gaybı da, şahit olunanı da bilen Allah’a döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.
BİLGİ
Peygamber Efendimiz, bir defasında Ebû Zer’e:
“–Bir yolculuğa çıkmak istersen onun için hazırlık yapar mısın?” diye sormuşlardı.
Ebû Zer:
“–Evet yâ Resûlâllah.” diye cevap verdi.
Efendimiz devamla:
“–Peki, kıyâmet günü yolculuğu nasıl olacak? Beni dinle; o gün sana yarayacak olanı söyleyeyim mi?” diye tekrar sordular.
Ebû Zer büyük bir heyecanla:
“–Evet yâ Resûlâllah! Anam ve babam yoluna fedâ olsun!” karşılığını verdi.
Âlemlerin Efendisi bu defa şöyle buyurdular:
“–Yeniden dirilme günü çok sıcak bir gündür. O gün ferahlamak için şimdiden oruç tut!
Kabir yalnızlığı için gece karanlığında iki rekât (teheccüd) namazı kıl.
Kıyâmetin büyük hâdiseleri için bir kere haccet ve muhtâca bir sadaka ver.
Ya haklı yere bir söz söyle, yahut kötü bir söz söylemekten dilini alıkoy!” (İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Kitâbü’t-Teheccüd; Gazâlî, İhyâ, I, 354)
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)
Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerîmede âhiretten “yarın” diye bahsediyor. Yani kâfirlere hiç gelmeyecekmiş gibi, gâfillere ise çok uzakmış gibi görünen kıyâmet ve âhiretin vaktini, zaman ve mekândan münezzeh olan Rabbimiz, “yarın” kadar yakın bir zamanla ifâde buyuruyor.
Zaman mefhumunun ne kadar izâfî olduğunu da;
“…Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (el-Hac, 47) buyurarak haber veriyor.
Dolayısıyla, hakîkatte “yarın” kadar yakın bulunduğumuz, sonsuz hayat olan âhirette saâdet mahsullerini derebilmek için, bugün dünya tarlasına sâlih amel tohumlarını ekmekte geç kalmamalı, ihmalkârlık göstermemeliyiz. Vaktimizi öyle güzel değerlendirmeliyiz ki, bize “Yarın öleceksin!” denilse bile, hayat programımızda herhangi bir değişiklik yapma ihtiyacı hissetmemeliyiz!..
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî’nin şu îkazları ne kadar hikmetlidir:
“Âhiret azığını hayatında kendin tedârik et! Çünkü sen öldükten sonra akraba hırsa kapılır; senin rûhun için hiçbir iyilikte bulunmazlar.
Altını, nîmeti elinde iken bugün sen ver! Sen öldükten sonra bunlar elinden çıkar, sahip olamazsın! Iztırap çekmemek istersen, ıztırap çekenleri hatırından çıkarma! Bugün hazine elinde iken lâzım gelen yerlere çabuk dağıt, yarına bırakma! Çünkü yarın anahtar elinden çıkmış olur. Azığını bugün sen kendin götür. Öldükten sonra karından, çocuğundan şefkat bekleme!
Azığını öbür dünyaya kendi götüren kimse, devlet topunu çelmiş demektir.
Sırtımı beni düşünerek ancak kendi tırnağım kaşır, başkası kaşımaz.
Ne gibi servetin varsa avucunun ortasına koy, verilecek yerlere ver! Veremezsen, yarın dişinle elinin arkasını ısırırsın.”
“–Bir yolculuğa çıkmak istersen onun için hazırlık yapar mısın?” diye sormuşlardı.
Ebû Zer:
“–Evet yâ Resûlâllah.” diye cevap verdi.
Efendimiz devamla:
“–Peki, kıyâmet günü yolculuğu nasıl olacak? Beni dinle; o gün sana yarayacak olanı söyleyeyim mi?” diye tekrar sordular.
Ebû Zer büyük bir heyecanla:
“–Evet yâ Resûlâllah! Anam ve babam yoluna fedâ olsun!” karşılığını verdi.
Âlemlerin Efendisi bu defa şöyle buyurdular:
“–Yeniden dirilme günü çok sıcak bir gündür. O gün ferahlamak için şimdiden oruç tut!
Kabir yalnızlığı için gece karanlığında iki rekât (teheccüd) namazı kıl.
Kıyâmetin büyük hâdiseleri için bir kere haccet ve muhtâca bir sadaka ver.
Ya haklı yere bir söz söyle, yahut kötü bir söz söylemekten dilini alıkoy!” (İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Kitâbü’t-Teheccüd; Gazâlî, İhyâ, I, 354)
Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor:
“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (el-Haşr, 18)
Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerîmede âhiretten “yarın” diye bahsediyor. Yani kâfirlere hiç gelmeyecekmiş gibi, gâfillere ise çok uzakmış gibi görünen kıyâmet ve âhiretin vaktini, zaman ve mekândan münezzeh olan Rabbimiz, “yarın” kadar yakın bir zamanla ifâde buyuruyor.
Zaman mefhumunun ne kadar izâfî olduğunu da;
“…Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.” (el-Hac, 47) buyurarak haber veriyor.
Dolayısıyla, hakîkatte “yarın” kadar yakın bulunduğumuz, sonsuz hayat olan âhirette saâdet mahsullerini derebilmek için, bugün dünya tarlasına sâlih amel tohumlarını ekmekte geç kalmamalı, ihmalkârlık göstermemeliyiz. Vaktimizi öyle güzel değerlendirmeliyiz ki, bize “Yarın öleceksin!” denilse bile, hayat programımızda herhangi bir değişiklik yapma ihtiyacı hissetmemeliyiz!..
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî’nin şu îkazları ne kadar hikmetlidir:
“Âhiret azığını hayatında kendin tedârik et! Çünkü sen öldükten sonra akraba hırsa kapılır; senin rûhun için hiçbir iyilikte bulunmazlar.
Altını, nîmeti elinde iken bugün sen ver! Sen öldükten sonra bunlar elinden çıkar, sahip olamazsın! Iztırap çekmemek istersen, ıztırap çekenleri hatırından çıkarma! Bugün hazine elinde iken lâzım gelen yerlere çabuk dağıt, yarına bırakma! Çünkü yarın anahtar elinden çıkmış olur. Azığını bugün sen kendin götür. Öldükten sonra karından, çocuğundan şefkat bekleme!
Azığını öbür dünyaya kendi götüren kimse, devlet topunu çelmiş demektir.
Sırtımı beni düşünerek ancak kendi tırnağım kaşır, başkası kaşımaz.
Ne gibi servetin varsa avucunun ortasına koy, verilecek yerlere ver! Veremezsen, yarın dişinle elinin arkasını ısırırsın.”
AYET-İ KERiME
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. (Bilin ki) kendiniz için yapıp takdim ettiğiniz hayırları Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızı görendir.
(2/Bakara 110)
(2/Bakara 110)
AYET-İ KERiME
Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet/kulluk edin ve hayırlı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz.
(22/Hac 77)
(22/Hac 77)
AYET-İ KERiME
Şüphesiz ki ölüleri biz diriltiriz. Onların yapıp önden yolladıkları (amelleri de), geride bıraktıkları eserleri de biz yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir Kitap’ta kaydetmişizdir.
(36/Yâsîn 12)
(36/Yâsîn 12)
AYET-İ KERiME
(Allah der ki: ) “Ey mücrimler! Siz şöyle ayrılın.”
(36/Yâsîn 59)
(36/Yâsîn 59)
AYET-İ KERiME
Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının! Herkes yarın için ne takdim ettiğine bir baksın. Allah’tan korkup sakının! Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
(59/Haşr 18)
(59/Haşr 18)
AYET-İ KERiME
O gün insana yapıp takdim ettikleri ve erteleyip (yapmadıkları) haber verilir.
(75/Kıyâmet 13)
(75/Kıyâmet 13)