MURATS44
Özel Üye
BİLGİ
Başbakan Ecevit’in Bulamadığı Cevap: 1999’da Abdullah Öcalan Neden Türkiye’ye Teslim Edildi?
1999 yılına kadar Türkiye'ye PKK'nın liderini ele geçirmesi için verilmeyen dünya kamuoyu desteği o yıl verilmiş ve Suriye'de Şam yönetiminin desteği altında PKK terör örgütünü villasından konfor içinde yönetmekte olan A.Öcalan, Suriye'yi terk etmeye zorlanmıştır. Bu durum Suriye'ye karşı Türkiye'nin savaş tehdidi sonrasında meydana gelmiştir. Suriye Türkiye'nin sınıra askeri yığınak yapması neticesinde durumun kendisine zarar vereceğini görmüş ve Öcalan'dan vaz geçmiştir. Bilindiği gibi Öcalan Suriye'den çıktıktan sonra dünyanın çeşitli yerlerinde kısa süreli barındıktan sonra, son olarak Kenya'da olduğu ABD ve İsrail gizli servislerince Türkiye'ye bildirilmiş ve Türk Silahlı Kuvvetleri Öcalan'ın Kenya'dan alarak Türkiye'ye getirmişlerdir.
O dönem PKK yandaşları İsrail'i Öcalan'ın Kenya'daki yerini Türk makamlarına bildirdiği için hedef olarak görmüşler ve Avrupa'da bulunan bazı elçiliklerini işgal girişiminde bulunmuşlar, hatta bu teşebbüslerinden birinde Berlin'de bulunan İsrail konsolosluğundan açılan ateş ile 3 PKK yandaşı öldürülmüştü.
Bütün bu gelişmeler olmasına ve üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen, Öcalan Türkiye'ye neden 1999 yılında verildi diye sağlıklı bir analiz halen Türkiye'de yapılmış değildir. Kendisi ile çelişen pek çok iddiada bulunulmuştur. Bu nedenle dönemin başbakanı olan rahmetli Ecevit dahi 2005 yılında yaptığı açıklamalarda "Öcalan'ı ABD bize neden teslim etti halen anlamış değilim" diye kamuoyuna bu konuda kendisinin dahi planlanan küresel oyunu göremediğini açıklamıştır
Aslında bugüne, 1999'dan sonra yaşanan gelişmelerin kronolojisi ile baktığımızda "ABD'nin A. Öcalan'ı neden Türkiye'ye teslim ettiğine ama PKK'nın askeri ve yapısal olarak bitirilmesine asla müsaade etmediğine" çok net cevap bulmaktayız. Detayları ile izah edelim:
- PKK 1999'a kadar, yani A.Öcalan Şam'da terör örgütünü yönetirken çok büyük oranda Suriye devlet yönetiminin politikalarından onay almaktaydı. Atlantik ekseninin oluşturduğu küresel güçlerin emirlerine tam uyum sağlayacak durumda (Şam'ın kontrolünde olduğu için) değildi.
- Bunun yanında Barzani'nin liderliğinde küresel güçlerin desteği ile Irak kuzeyinde kurulan Kürt yönetiminin PKK üzerinde bir otorite kurması küresel güçlerin çıkarları açısından daha uygundu. Barzani'nin peşmergeleri CIA tarafından ABD'nin Guam adasında gelecekte kurulacak kukla yapı için eğitilmekt ve Barzani babası Molla Mustafa Barzani'nin İsrail'den 1960'lı yıllardan itibaren aldığı askeri ve mali yardım geleneğini devam ettirerek Ortadoğu'da İsrail'e müttefiklik potansiyeli bulunmakta idi.
- A.Öcalan Şam'dan çıktığı andan itibaren PKK'nın Şam yönetimi onaylı politikalara devam etmesi için bir nedeni kalmamış dolayısı ile PKK ve Şam yönetimi bağlantısı koparılmıştır. PKK'nın bundan sonrası için çizgisi küresel güçlerin kendisine Ortadoğu coğrafyasında verdiği rolü oynamak olmuştur. Bu esnada Barzani PKK'nın A.Öcalan sonrası yönetici kadrolarını bu politikaların devamlılığının, PKK'nın Irak Kuzey'inde yaşamaya devam etmesi için gerekli olduğuna ikna etmiştir. Bu anlaşma sağlandığı için Barzani, PKK'ya 1999 sonrası süreçte hiçbir şekilde düşmanca tavır sergilememiştir.
- Bu duruma paralel olarak, Irak'ın 2003'te ABD tarafından işgali sonrası askeri faaliyetlerini 1999'dan beri durdurmuş olan PKK, önce İran'a karşı faaliyet gösteren PJAK (türev PKK) terör grubunu kurmuş ve onu İran'a karşı kullanmaya başlamıştır. ABD ve İsrail, İran'ın PJAK ile baskı altına alınmasından son derece memnun olmuş ve İran'a karşı yapılacak olası bir askeri taarruzda da PJAK'ı operatif askeri güç olarak kullanmayı düşünmektedirler. A.Ocalan 1999 yılında Türkiye'ye teslim edilmemiş yani Şam'da kalsaydı, PKK Şam'ın gözü önünde onun müttefiği İran'a karşı bu girişi asla yap(a)mazdı.
Devam eden bu süreçte, eş zamanlı olarak ABD, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak Kuzey'inde PKK'ya karşı operasyon geliştirmesinin önünde engel oluşturmuş, önce kamuoyunda Çuval hadisesi diye bilinen olayla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak Kuzey'indeki ileri istihbarat imkanlarına darbe vurmuş daha sonra da PKK terör yuvalarına sonuç getirici kara harekatı yapmasını siyasi yöntemlerle engellenmiştir. ABD'nin bu konudaki bilinen engeli, Türk Genelkurmay başkanları tarafından da açıkça kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bununla birlikte Türkiye'de PKK terörü tırmanmıştır.
Bu aşamaya kadar Barzani'nin küresel güçlerden aldığı emirleri perde arkasından PKK'ya nasıl aktardığını gördük. Bu arada Barzani, Suriye toprakları içinde Arap Baharı etkisi ile meydana gelen terör ve istikrarsızlık ortamını fırsat bilerek Suriye'deki Kürt grupları Erbil'de toplamış ve onların Suriye PKK'sı olan PYD örgütlenmesi altında birleştirmiştir. Arap Baharı sürecinde Şam Yönetiminin Türkiye'ye karşı sıkıştığı ve gerilimin yükseldiği bu durumda Türkiye ile Şam güçleri arasına PYD'nin girerek tampon kuvvet olarak yerleşmeleri sağlanmış, böylelikle Barzani Şam yönetiminin de kendisine bağımlı olmasını sağlayarak bu cepheyi de kendi lehine şekillendirmiştir. Arap Baharı süreci olmasaydı, Şam yönetimi ne Suriye'de Barzani'nin PYD üzerinde Kürt grupları silahlandırmasına ne de bu grupların Suriye'nin kuzey bölgesini fiilen işgal etmelerine müsaade ederdi. Burada ek olarak vurgulamak istediğimiz bir konu, Türkiye'nin Beşar Esad'a karşı Suriye topraklarına bir askeri harekat yapmasına küresel güçlerin, kuzeyde oluşan bu Kürt gruplarının güvenliği zedeleneceği için asla izin vermeyeceğidir. Beşar Esad ve Türkiye'nin arası bozulunca Suriye Kuzeyine Kürt grupların PYD çatısı altında Barzani kontrolünde toplanması hedefi zaten gerçekleştirilmiştir. Bu sebep ile ABD başkanlık seçimleri sonrasında da ABD'nin Suriye'de Türkiye'nin askeri operasyonuna izin vermesi söz konusu olmayacaktır.
Bu noktaya kadar anlattığımız süreci bir sentez etrafında değerlendirecek olur isek karşılaştığımız tablo şudur:
PKK, A.Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi sayesinde Şam yönetiminin onaylayacağı politikalar ekseninden çıkarılarak, Barzani üzerinden ABD-İsrail yönetimlerinin onaylayacağı politikaları uygulaması tesis edilmiştir.
Konu burada kapanmayacaktır. PKK'nın ABD ve İsrail tarafından kullanım süresi henüz bitmemiştir. Barzani, PKK üzerinden Irak'taki Kürt milislerini ABD ve İsrail'in tasarladığı İran saldırısında kullanacak ve "İran'ın Kürt bölgesinde de Barzani'ye bağlı bir Kürt oluşumu" tamamlaya çalışacaktır.Aslında Barzani 4 parçalı yapbozun 2 parçasını, Irak Kuzeyi ve Suriye Kuzeyi üzerine monte etti. İran ve Türkiye üzerindeki parçalar henüz konjonktürel olarak yerleştirilmedi. İlk önce İran'a saldırı ile mi, yoksa Türkiye'de PKK terör ayaklanması çıkarılmak sureti ile bu parçalar da birleştirilecek bunu önümüzdeki süreç gösterecektir.
Türkiye olarak daha dikkatli olmak zorunda kalacağımız bir aşamaya girdik. Buradan geri dönüşün maliyeti her geçen gün Türkiye için artmaktadır. Biran önce Irak Kuzey'ine kara harekatı gerçekleştirerek PKK'nın silahlı yapılanmasının büyük ölçüde yok edilmesi ve Suriye Kuzeyi ile Irak Kuzeyi arasına girilmesi, Türkiye açısından sürecin kendi aleyhine gelişimini engelleyebilecek tek çıkış noktasıdır.
Görüşmede BBP lideri Destici, "Kandil'e niye girmiyoruz?" diye sordu. Orgeneral Özel, Silahlı Kuvvetlerin Kandil'i etkisiz hale getirecek güce sahip olduğunu ancak, oraya gidişin belli şartları olduğunu anlattı. Kandil'e saldırının bir devlet kararı gerektirdiğini, ABD'nin buna rıza göstermesinin de şart olduğunu hatırlatan Özel "Ağır kayıplar da olabilir. Kamuoyu da buna hazırlıklı olmalı" diye konuştu.
Suriye'de, PKK yanlısı Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi arasındaki sorunlar nedeniyle tarafları Kuzey Irak'ta bir araya getiren Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesut Barzani, 4 gün süren toplantılar sonucu Suriye Kürtleri arasında birlikteliği sağlayarak taraflarla birlik fotoğrafı çektirdi. Barzani'nin girişiminden önce birbirlerinden adam kaçırıp vuran Kürtler partiler, Kürt halkının haklarının kazanılması için ortak bir tutum ve birlikte hareket etme kararı aldı.
NOT
Bütün olanlar Türkiye üzerindeki oyunların bir parçasıdır. Bu oyunların temel direğinde ise Türk-Kürt çatışması vardır. Bunu başardıkları sürece de amaçlarına adım adım daha da yaklaşıyorlar. Kürt halkı üzerinde Pkk kozunu etkin kılarak Türk Devleti üzerindeki baskılarıyla hep bir kaos ortamı hep karışıklık olarak kendilerine fayda sağlayacaklar. Apo , Türkiyeye teslim edildi ama sadece bir yemdi. Maalesef zamanın başbakanı Bülent Ecevit bu oyunu göremedi ve bu oyunun istemedende olsa bir parçası oldu. Şu an Türk Halkı ve Kürt halkı bir bütün olmadıkça sonuçta zarar görenler yine bizler olacağız.