SADAKA-I FITR Aşağıdaki yazının hepsi, (Dürr-ül-muhtâr)dan ve bunun hâşiyesi olan İbni Âbidînin (Redd-ül-muhtâr)ından terceme edilmişdir:
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borclarından fazla olarak, zekât nisâbı kadar malı, parası bulunan her hür müslimânın, Ramezân bayramının birinci günü sabâhı, tan yeri aydınlanırken, (Fıtra) vermesi vâcib olur. Dahâ evvel ve dahâ sonra vâcib olmaz. Fıtra ve kurban nisâbı hesâbına katılacak malın ticâret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lâzım değildir. Bayramın birinci günü sabâh nemâzı girdiği ânda, nisâb mikdârı kadar mala mâlik olmak şartdır. O ândan sonra nisâba kavuşanın, dünyâya veyâ îmâna gelenin fıtra vermesi vâcib olmaz. Müsâfir olanın da fıtra vermesi lâzımdır. Ramezân-ı şerîfde veyâ Ramezândan önce ve bayramdan sonra vermesi de câizdir. Hattâ bir kimse, fıtra veyâ zekât, keffâret veyâ nezr etdiği [adadığı] şeyi vermeden ölürse ve verilmesini vasıyyet etmedi ise, vârislerinden birinin, kendi malından [ölünün malından değil], bunları fakîrlere vermesi câiz olur. Fekat vâris, bunları vermeğe mecbûr değildir. Eğer, vasıyyet etmiş ise, bırakdığı malın üçde birinden verilmesi lâzım olur. Mal bırakmadı ise, vasıyyeti yapılmaz. Bayram nemâzından önce verilince, sevâbı dahâ çok olur. Şâfi’îde Ramezândan önce, Mâlikîde ve Hanbelîde ise bayramdan önce verilemez. Bir kişinin fıtrası, bir fakîre veyâ birkaç fakîre verilebildiği gibi, bir fakîre birkaç kimsenin fıtrası da verilebilir. Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velîleri vermezse, çocuk büyüdükde, deli iyi oldukda, eski fıtralarını da kendileri verir. Bâlig olmıyan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikde verir. Ya’nî kendi zengin ise verir. Zevcesi için ve büyük çocukları için vermez. Fekat verirse sevâb olur.
(Dürr-ül-muhtâr)da ve (Redd-ül-muhtâr)da diyor ki, (Bir kimse, kendi malından, başkası için fıtra verince, o önceden emr etmiş ise, câiz olur. Emri ile vermemiş ise, sonradan râzı olsa da, câiz olmaz. Onun malı ile vermiş ise, râzı olunca câiz olur. Bir adam, evinde beslediği kimselerin fıtralarını, onların emri olmadan verebilir. Zevcesine [veyâ yabancı birine] kendinin de fıtrasını vermek için emr etse, o da kendi buğdayını onun buğdayı ile, onun izni olmadan karışdırıp, bir fakîre verse, yalnız kendi fıtrasını vermiş olur. Çünki, İmâm-ı a’zama göre, iki buğdayı iznsiz karışdırınca, istihlâk etmiş, kullanmış olur. Mülkü olur. İki imâma göre, mülkü olmaz. Onun izni ile karışdırmış ise, İmâm-ı a’zama göre de, onun fıtrası da verilmiş olur “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bu iş tersine olsaydı, zevcenin fıtrası da verilmiş olurdu. Çünki, zevcin, zevcesi için de, kendi mülkünden onun izni olmadan fıtrasını vermesi istihsânen câizdir. Zevcesinin ve evinde olanların fıtralarını, iznleri olmadan karışdırıp verebileceği gibi, toplamı kadar buğdayı veyâ değeri olan altını, bir def’ada ölçüp, bir veyâ birkaç fakîre verebilir. Fekat ayrı ayrı hâzırlayıp, sonra karışdırması veyâ ayrı ayrı vermesi ihtiyâtlı olur).
Nisâba mâlik oldukdan sonra, ya’nî fıtra ve kurban vâcib oldukdan sonra ve hac farz oldukdan sonra mal elinden çıkarsa, afv olmazlar. Hâlbuki, zekât ve uşr, malın elden çıkması ile afv olur. Fekat, elden çıkarılması ile bunlar da afv olmaz.
Fıtra ve kurban nisâbına mâlik olana zengin denir. Bunun fıtra vermesi vâcib olur. Mükellef ise, ya’nî âkıl, bâlig ve mukîm ise, yalnız kendisi için kurban kesmek de vâcib olur. Bunun zekât alması harâm olur ve fakîr olan kadın mahrem akrabâsına ve çalışamıyan fakîr erkek akrabâsına yardım etmesi vâcib olur.
İhtiyâc eşyâsı demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun, bir ev, bir aylık yiyecek, her yıl üç kat elbise, çamaşır, evde kullanılan eşyâ ve âletler, hizmetciler, binecek vâsıtası, meslek kitâbları ve ödeyeceği borçlarıdır. Bu eşyânın mevcûd olması şart değildir. Eğer mevcûd iseler, zekât, fıtra ve kurban için nisâb hesâbına katılmazlar.
İhtiyâcı olan eşyâdan ve borclarından fazla olarak, zekât nisâbı kadar malı, parası bulunan her hür müslimânın, Ramezân bayramının birinci günü sabâhı, tan yeri aydınlanırken, (Fıtra) vermesi vâcib olur. Dahâ evvel ve dahâ sonra vâcib olmaz. Fıtra ve kurban nisâbı hesâbına katılacak malın ticâret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lâzım değildir. Bayramın birinci günü sabâh nemâzı girdiği ânda, nisâb mikdârı kadar mala mâlik olmak şartdır. O ândan sonra nisâba kavuşanın, dünyâya veyâ îmâna gelenin fıtra vermesi vâcib olmaz. Müsâfir olanın da fıtra vermesi lâzımdır. Ramezân-ı şerîfde veyâ Ramezândan önce ve bayramdan sonra vermesi de câizdir. Hattâ bir kimse, fıtra veyâ zekât, keffâret veyâ nezr etdiği [adadığı] şeyi vermeden ölürse ve verilmesini vasıyyet etmedi ise, vârislerinden birinin, kendi malından [ölünün malından değil], bunları fakîrlere vermesi câiz olur. Fekat vâris, bunları vermeğe mecbûr değildir. Eğer, vasıyyet etmiş ise, bırakdığı malın üçde birinden verilmesi lâzım olur. Mal bırakmadı ise, vasıyyeti yapılmaz. Bayram nemâzından önce verilince, sevâbı dahâ çok olur. Şâfi’îde Ramezândan önce, Mâlikîde ve Hanbelîde ise bayramdan önce verilemez. Bir kişinin fıtrası, bir fakîre veyâ birkaç fakîre verilebildiği gibi, bir fakîre birkaç kimsenin fıtrası da verilebilir. Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velîleri vermezse, çocuk büyüdükde, deli iyi oldukda, eski fıtralarını da kendileri verir. Bâlig olmıyan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikde verir. Ya’nî kendi zengin ise verir. Zevcesi için ve büyük çocukları için vermez. Fekat verirse sevâb olur.
(Dürr-ül-muhtâr)da ve (Redd-ül-muhtâr)da diyor ki, (Bir kimse, kendi malından, başkası için fıtra verince, o önceden emr etmiş ise, câiz olur. Emri ile vermemiş ise, sonradan râzı olsa da, câiz olmaz. Onun malı ile vermiş ise, râzı olunca câiz olur. Bir adam, evinde beslediği kimselerin fıtralarını, onların emri olmadan verebilir. Zevcesine [veyâ yabancı birine] kendinin de fıtrasını vermek için emr etse, o da kendi buğdayını onun buğdayı ile, onun izni olmadan karışdırıp, bir fakîre verse, yalnız kendi fıtrasını vermiş olur. Çünki, İmâm-ı a’zama göre, iki buğdayı iznsiz karışdırınca, istihlâk etmiş, kullanmış olur. Mülkü olur. İki imâma göre, mülkü olmaz. Onun izni ile karışdırmış ise, İmâm-ı a’zama göre de, onun fıtrası da verilmiş olur “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Bu iş tersine olsaydı, zevcenin fıtrası da verilmiş olurdu. Çünki, zevcin, zevcesi için de, kendi mülkünden onun izni olmadan fıtrasını vermesi istihsânen câizdir. Zevcesinin ve evinde olanların fıtralarını, iznleri olmadan karışdırıp verebileceği gibi, toplamı kadar buğdayı veyâ değeri olan altını, bir def’ada ölçüp, bir veyâ birkaç fakîre verebilir. Fekat ayrı ayrı hâzırlayıp, sonra karışdırması veyâ ayrı ayrı vermesi ihtiyâtlı olur).
Nisâba mâlik oldukdan sonra, ya’nî fıtra ve kurban vâcib oldukdan sonra ve hac farz oldukdan sonra mal elinden çıkarsa, afv olmazlar. Hâlbuki, zekât ve uşr, malın elden çıkması ile afv olur. Fekat, elden çıkarılması ile bunlar da afv olmaz.
Fıtra ve kurban nisâbına mâlik olana zengin denir. Bunun fıtra vermesi vâcib olur. Mükellef ise, ya’nî âkıl, bâlig ve mukîm ise, yalnız kendisi için kurban kesmek de vâcib olur. Bunun zekât alması harâm olur ve fakîr olan kadın mahrem akrabâsına ve çalışamıyan fakîr erkek akrabâsına yardım etmesi vâcib olur.
İhtiyâc eşyâsı demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun, bir ev, bir aylık yiyecek, her yıl üç kat elbise, çamaşır, evde kullanılan eşyâ ve âletler, hizmetciler, binecek vâsıtası, meslek kitâbları ve ödeyeceği borçlarıdır. Bu eşyânın mevcûd olması şart değildir. Eğer mevcûd iseler, zekât, fıtra ve kurban için nisâb hesâbına katılmazlar.