26- Beş Türlü de Dünyevi Faidesi Var

HASAN CAN

Active member
BEŞ TÜRLÜ DE DÜNYEVİ FAYDASI VAR:
1. Rızıkta bereket.
2. Kalbde rahat ve sürur.
3. Maişette suhulet.
4. İşlerinde muvaffakiyet.
5. Talebelik faziletini almakla bütün Risale-i Nur talebelerinin has dualarına hissedar olmaktır.

KALEMLE NURLARA HİZMET VE SADAKATLE TALEBESİ OLMANIN İKİ MÜHİM NETİCESİ VARDIR:
1. Ayat-ı Kur'âniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir.
2. Bütün şakirtlerin manevi kazançlarına, Nur dairesindeki şirket-i maneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.
Hem bu talebesizlik zamanında, melaikelerin hürmetine mazhar olan Haşiye talebe-i ulum-u diniye sınıfına dahil olup alem-i berzahta-talihi varsa, tam muvaffak olmuşsa - Hafız Ali ve Meyve de bahsi geçen meşhur talebe gibi; şüheda hayatına mazhar olmaktır.
• • •
Makineyle çıkan mecmuaların başında yazılacak fıkra şudur:
Risale-i Nur'un bütün eczalarını iki sene hem Ankara, hem Denizli mahkemeleri ve ehl-i vukufu tetkikten sonra hem beraatimiz, hem umum Risale-i Nur eczalarını bana teslime müttefikan karar vermelerine binaen, neşirlerine bir mani yoktur. Bana verilen Risale-i Nur dan birisi, bu mecmuanın eczalarıdır.
Isparta da hem mekteplerde, hem camilerde din lehindeki icraatlar, Zülfikar ın manevi fütuhatı sayılabilir. İnşaallah, Isparta nasıl Nurların medresesi olmuş, başka vilayetlere de ders veriyor; inşaallah şeair-i İslamiyede de birinci hüsn-ü misal ve nümune-i imtisal olacak. Haşiye
• • •

Haşiye
Bazı ehl-i keşfin kat i müşahedesiyle sabittir.
Haşiye
Ehl-i siyasete hiç bakmadığım halde, bugün tesadüfen kulağıma girdi ki, bazı camileri kaldırmak için bir mecliste, bir kısım dinsiz mebuslar çalışmışlar. Aynı vakitte beni tesmim (zehirlendirmesi) ve Hasan Feyzi nin ölüm hastalığı tesadüfe benzemiyor. Bu üç suikast aynı zamanda birbiriyle alakadar görünüyor. İkisi şimdilik akim kaldı, birisi bir kahramanı aldı.​
 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvela: Bu şiddetli maddi ve manevi kışın, sıkıntılı maddi ve manevi hastalığı vaktinde dünyadan mufarakat ve pek çok alakadar olduğum Nurcu kardeşlerimden iftirak ihtimalinden gelen elemler beni sıkarken, birden Sıddık Süleyman, Nur Santralı Sabri, umum o havalideki kardeşlerim namına ve nesebi akrabalarımın da hesabına, Abdülmecid ve Abdurrahman manasında buraya geldiler. Cenab-ı Hakka şükrediyorum, onların gelmesi, bir panzehir hükmünde bana ilaç oldu. Ben de buradaki adetime muhalif olarak ne olursa olsun yanıma davet ettim, geldiler. İki üç saat kadar tam bütün meraklarımı, hususan Barla daki dostlarımın hallerini anlamakla, Barla daki eski zamanıma mesrurane bir seyahat-ı maneviye-i hayali yaptık. Ondan bir ferah, bir inşirahla elim sıkıntılarım zail oldu. Onları bir iki gün burada bırakmak isterdim. Fakat bu fena zaman ve buranın evhamlı vaziyeti müsaade etmedi. Bu iki kardeşimizi, umumunuzun hesabına kabul ettim. Ve kendime bedel, umumunuza iki canlı mektup olarak gönderdim.
Saniyen: İkinci gün, çok ziyade merak ve alaka peyda ettiğim darü l-fünun gençlerinin, üniversite talebelerinin namına, şimdiden, dokuz tane hakiki Nurcu ve küçük Salahaddin ler ve Abdurrahman lar nevinde darü l-fünunun tenvirine ciddi çalıştıklarını bildiren bir mektup aldım. O küçük Abdurrahman lar ise, Mustafa Oruç, Konyalı Ziya ve Sabri nin mahdumu Feyzi ve Bahaeddin, Abdurrahim ve Kastamonulu Ömer ve Aziz ve Şükrü ve Sabri gibi ciddi genç Nurcular Nurlara sahip olmaları, merhum biraderzadem Abdurrahman ve Fuad yeniden on tane olarak dünyaya gelip vazife-i Nuriyeye başlaması gibi beni hem sevindirdi, hem hastalığımı da hafifleştirdi.
Salisen: Zülfikar ın makineyle hitama yaklaşması, Nurcular, belki bütün memleket için bir saadettir. Bu saadeti elden kaçırmamak için, ne kadar ihtiyatlı tedbirler varsa yaparsınız. Eğer, farz-ı muhal olarak-inşaallah olmaz-Ayetü'l-Kübrâ ya yapılan tecavüz gibi bir arama olsa, bütün nüshalar tecavüze maruz kalmasın. Gerçi şimdi tecavüz etmezler ve edemezler; belki müsalahaya çalışıyorlar. Fakat gizli zındıklar, kendilerini istikbalin lanetinden kurtarmak için elbette bahaneler arıyorlar ve hüküm ellerinde bulunanları aldatıyorlar. Onun için, hıfz ve inayet-i İlahiyeye tam itimad ederek ihtiyat edilmeli. İnşaallah Zülfikar kendini tecavüzden muhafaza edecek ve mütecavizlerin başını dağıtacak veya imana getirecek.
• • •
Aziz, sıddık kardeşim ve bu fani dünyada hamiyetli ve ciddi bir arkadaşım,
Evvela: Bütün dostlarım ve hemşehrilerimden en ziyade zatınız ve bazı Erzurumlu zatlar, benim bu işkenceli ve mazlumiyet haletimde şefkatkarane ciddi alakadarlığınıza ve imdadıma fikren koşmanıza cidden çok minnetdarım; ahir ömrüme kadar unutmayacağım. Size bin maşaallah ve barekallah derim.​
 

HASAN CAN

Active member
Saniyen: Mesleğime ve Risale-i Nur dan aldığım dersime bütün bütün muhalif olarak ve on seneden beri fani dünyanın geçici, ehemmiyetsiz hadiselerine bakmamak olan bir düstur-u hayatıma da münafi olarak, sırf senin hatırın ve merak ettiğin ve bu defaki uzun mektubun için vaziyetime ve zalimlerin işkencelerine ait birkaç maddeyi beyan edeceğim.
Birincisi : Otuz sene evvel Darü l-Hikmet azası iken, birgün, arkadaşımızdan ve Darü l-Hikmet azasından Seyyid Sadeddin Paşa dedi ki:
"Kat i bir vasıta ile haber aldım; kökü ecnebide ve kendisi burada bulunan bir zındıka komitesi, senin bir eserini okumuş. Demişler ki: Bu eser sahibi dünyada kalsa, biz mesleğimizi (yani zındıkayı, dinsizliği) bu millete kabul ettiremeyeceğiz. Bunun vücudunu kaldırmalıyız diye senin idamına hükmetmişler. Kendini muhafaza et."
Ben de "Tevekkeltü a'lallah, ecel birdir, tagayyür etmez" dedim.
İşte bu komite, otuz sene, belki kırk seneden beri hem tevessü etti, hem benimle mücadelede herbir desiseyi istimal etti. İki defa imha için hapse ve on bir defa da beni zehirlemeye çalışmışlar (şimdi on dokuz defa oldu). En son dehşetli planları, sabık Dahiliye Vekilini ve Afyon un sabık Valisini, Emirdağının sabık kaymakam vekilini aleyhime sevk etmeleriyle, resmi hükumetin nüfuzunu bütün şiddetiyle aleyhimde istimal etmeleridir. Benim gibi zayıf, ihtiyar, merdumgiriz, fakir, garip, hizmete çok muhtaç bir biçareye o üç resmi memurlar, aleyhimde öyle bir propaganda ve herkesi korkutmak o dereceye gelmiş ki, bir memur bana selam etse, haber aldıkları vakitte değiştirdikleri için, casusluktan başka hiçbir memur bana uğramadığını ve komşularımın da bazıları korkularından hiç selam etmediklerini gördüğüm halde, inayet ve hıfz-ı İlahi bana bir sabır ve tahammül verdi. Emsalsiz bu işkence, bu tazyik, beni onlara dehalete mecbur etmedi.
İkincisi : Belki tahattur edersin, Ankara da, divan-ı riyasetinde Mustafa Kemal le münakaşa zamanında, ona karşı dedim: "Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur." Yüzüne şiddetli mukabele ettiğim halde bana karşı ihanet ve hakarete cesaret edemediği halde, burada küçük bir zabit ve bir çavuş, o ihaneti ve hakareti yaptılar. Maksatları beni hiddete getirip bir mesele çıkarmak olmasından, hıfz ve inayet-i İlahiye bana sabır ve tahammül verdi.
Üçüncüsü : İki sene, iki mahkeme, ellerinde tetkik edilen bütün Risale-i Nur eczalarında kanunca bir vesile bulamayıp Haşiye bizi ve Risale-i Nur u beraat ettirdikten
Haşiye
Ya hiç bir cihetle hiçbir kanun, hatta onların bazı keyfi kanunları bize ve Risale-i Nur a ilişmiyorlar; veyahut şimdiki bazı kanunları iliştiği halde, koca adliyeler ve üç büyük mahkemeler, istikbalde gelecek şiddetli nefret ve lanetten çekinmek için Nurun ve bizim mahkumiyetimize cesaret edemeyip ittifakla umumumuzun beraatine ve bütün Risale-i Nur un iadesine karar verdikleri ve ellerindeki kanun onlara siper olabilir. Dağ gibi kuvvetli adliyeler çekindiği halde, muvakkat bir makam alan gaddar şahsiyetler bu zulmü yapmaları, elbette semavatı ve arzı kızdırıyor, daha hiddetime lüzum kalmıyor.​
 

HASAN CAN

Active member
sonra, zındıka komitesi, münafık bazı memurları vesile ederek, merkez-i hükumette resmi bir plan çevirip beni bütün bütün hilaf-ı kanun olarak bütün dostlarımdan ve talebelerimden tecrit ve sıhhat ve hayatım noktasında en fena bir yerde, beni nefyetmek namı altında, haps-i münferid ve tecrid-i mutlak manasında beni Emirdağına gönderdiler. Şimdi tahakkuk etmiş ki, iki maksatla bu muameleyi yapıyorlar.
Birisi: Eskiden beri ihaneti kabul etmediğimden, beni o surette hiddete getirip bir mesele çıkararak mahvıma yol açmaktı. Bundan birşey çıkaramadıkları için, zehirlendirmek vasıtasıyla mahvıma çalıştılar. Fakat inayet-i İlahiye ile, Nur şakirtlerinin duaları tiryak gibi, panzehir gibi ve sabır ve tahammülüm tam bir ilaç gibi o planı akim bıraktı, o maddi ve manevi zehrin tehlikesini geçirdi. Gerçi hiçbir tarihte, hiçbir hükumette bu tarzda işkenceli zulümler, kanun namına, hükumet namına yapılmadığı halde, damarlarıma dokunduracak tarzda mütemadiyen tarassutlarla herkesi ürkütmekle beni hiddete getiriyordu. Fakat birden kalbime ihtar edildi ki, bu zalimlere hiddet değil, acımalısın. Onların herbirisi, pek az bir zaman sonra, sana muvakkaten verdikleri azap yerinde bin derece fazla baki azaplara ve maddi ve manevi Cehennemlere maruz kalacaklar. Senin intikamın, bin defa ziyade onlardan alınır. Ve bir kısmı, aklı varsa, dünyada da kaldıkça, geberinceye kadar vicdan azabı ve idam-ı ebedi korkusuyla işkence çekecekler. Ben de onlara karşı hiddeti terk ettim, onlara acıdım. Allah ıslah etsin dedim.
Hem bu azap ve işkencelerinde pek büyük sevap kazanmakla beraber, Risale-i Nur şakirtleri yerine ve onların bedeline benimle meşgul olup yalnız beni tazip etmeleri, Nurculara büyük bir fayda ve selametlerine hizmet olması cihetinde de Cenab-ı Hakka şükrediyorum ve müthiş sıkıntılarım içinde bir sevinç hissediyorum.
Dördüncüsü : Senin mektubunda benim istirahatimi ve eğer iktidarım olsa, benim Şam ve Hicaz tarafına gitmeme dair sizin hükumet-i hazıraya müracaat maddesi ise:
Evvela: Biz, imanı kurtarmak ve Kur'ân a hizmet için, Mekke de olsam da buraya gelmek lazımdı. Çünkü, en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara müptela olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur'ân dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.
Saniyen: Bana karşı hürmet yerine hakaret görmek noktasını mektubunuzda beyan ediyorsunuz. "Mısır da, Amerika da olsaydınız, tarihlerde hürmetle yad edilecektiniz" dersiniz.
Aziz, dikkatli kardeşim,
Biz, insanların hürmet ve ihtiramından ve şahsımıza ait hüsn-ü zan ve ikram ve tahsinlerinden mesleğimiz itibarıyla cidden kaçıyoruz. Hususan acip bir riyakarlık​
 

HASAN CAN

Active member
olan şöhretperestlik ve cazibedar bir hodfuruşluk olan tarihlere şaşaalı geçmek ve insanlara iyi görünmek ise, Nurun bir esası ve mesleği olan ihlasa zıttır ve münafidir. Onu arzulamak değil, bilakis şahsımız itibarıyla ondan ürküyoruz. Yalnız Kur'ân ın feyzinden gelen ve i caz-ı manevisinin lemeatı olan ve hakikatlerinin tefsiri bulunan ve tılsımlarını açan Risale-i Nur'un revacını ve herkesin ona ihtiyacını hissetmesini ve pek yüksek kıymetini herkes takdir etmesini ve onun pek zahir manevi keramatını ve İmân noktasında zındıkanın bütün dinsizliklerini mağlup ettiklerini ve edeceklerini bildirmek, göstermek istiyoruz ve onu rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz.
Şahsıma ait ehemmiyetsiz ve cüz i bir maddeyi haşiye olarak beyan ediyorum:
Madem Recep Bey ve Kara Kazım seninle dost ve zannımca eski Said le de münasebetleri var. Onlardan iyilik istemek değil, belki bana karşı selefleri gibi manasız, lüzumsuz tazyik ve zulme meydan vermesinler. Hakikaten buranın maddi ve manevi havasıyla imtizaç edemiyorum. Sıkıntılarım pek fazla. İkametgahımı hem dışarıdan, hem içeriden kilitliyorum. Her cihetle yalnızım. Ve bir cihette de komşusuz, sıkıntılı bir odada, hasta bir halde hayatımı geçiriyorum. Bazan bir günü, Denizli de bir ay hapisten fazla beni sıkmış. Bu yirmi sene dehşetli zulümle hürriyetime ve serbestiyetime ilişmek artık yeter! Zaten iki sene mahkemelerin tetkikatıyla ve aleyhimdeki münafıkların planları akim kalmasıyla katiyen tebeyyün etmiş ki, şahsımda ve Nurlarda bu vatan ve millete zarar tevehhüm etmekle daha kimseyi kandıramazlar. Ben de herkes gibi hürriyetime sahip olsam, belki tebdil-i hava için mutedil havası bulunan bu kazanın bazı köylerine gitmeme müsaadekar bir iş ar burada olsa, münasip olur. Size ve oradaki Nur dostlarıma çok selam ve dua ediyoruz.
b126.gif

Said Nursi
• • •
Hakikaten merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok hizmet eden ve Nurlara karşı pek çok ciddi alakadar olan Mustafa Osman ın, hizmetinin makbuliyetine bir delil olarak, Hasan Feyzi nin ve onun ruhlarında ve sadakatlerinde iki muallim olan Ahmed Fuad ve Mustafa Sungur ve iki yüksek talebe olan Mustafa Oruç ve Rahmi yi bulması ve Risale-i Nur'un o kuvvetli ellerle hizmetine çalışması, o havali için büyük bir saadettir.
Hem bazı cümleleri tadilatla beraber Lahikamıza geçirdiğimiz Mustafa Osman ın ve muallim Mustafa Sungur un müşterek acip mektupları gösteriyor ki, merhum Hasan Feyzi nev inde bir sümbül orada inkişafa başlamış; inşaalah çok​
 

HASAN CAN

Active member
biçarelerin imanını kurtaracaklar. Hususan onların mahiyetinde ve Isparta nın küçük masum kahramanlarına benzer, Rahmi namında, on dört yaşında bir mektepli çocuğun fedakarane Nurların derslerini gaye-i hayat bilmesi, bizleri ve Nurcuları cidden sevindiriyor. O havali için gençlerin kurtulmasına bir fa l-i hayırdır.
Risale-i Nur'un Zülfikar ve sair mecmuaların intişarı için büyük yardımlarda bulunan ve merhum şehid Hafız Ali nin en mükemmel tarzda yazdığı ve Nur fabrikasında tam çalışkan bir arkadaşı ve sadık bir varisi olan Hafız Mustafa nın eline emanet bırakılan bütün Risale-i Nur eczaları onun eline geçmesini temin eden Ahmed Fuad ı ve emaneti ona teslim eden kardeşimiz Hafız Mustafa yı ve Safranbolu memleketini ve oradaki kardeşlerimizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz. İnşaallah Zülfikar a verdiği herbir banknota mukabil, bin kar görecek, binler hayırlara medar olacak. Hem ona, hem kardeşlerinden Hatip İbrahim e, hem yeni bir fedakar muallim olan Mustafa Sungur a ve küçük bir Selahaddin olan Rahmi ye ve başta Mustafa Osman ve Hıfzı olarak oradaki bütün kardeşlerimize selam ederiz.

• • •
Muhterem, mübarek, muazzez, şefkatli ve faziletli Üstadımız Efendimiz Hazretlerine:
Evvela:
b215.gif
-1- Risale-i Nur kahramanlarından şehid merhum Hafız Ali Efendinin refakat-i maneviyesine bu defa vasıl olan Hasan Feyzi ağabeyimizin irtihali, bizleri cidden müteessir eylemiştir. Başta siz Üstadımız Efendimiz oldukları halde bütün Risale-i Nur talebelerine ve kendisinin mensup olduğu maddi ve manevi efrad-ı ailesine ve medrese-i Nuriyesine ve Denizli halkına taziyetlerimi bildirir ve teessürlerinize iştirak eylerim. Ve naçiz manevi hediyelerimi dergah-ı İlahiyeye takdim eylerken, garik-ı rahmetler ihsan buyurmasını niyazlarda bulunurum.
b216.gif
-3- fehvasınca, bu alemden alem-i ervaha götürdüğü
b217.gif
-3- ayet-i Sübhaninin işaret buyurduğu ecr-i naim çok Hasan Feyzi ler sümbül vermesini eltaf-ı İlahiyeden tazarru ve niyaz eylerim.
1 Her musibet karşısında deriz ki: "Biz Allah ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz." (Bakara Sûresi: 156.)
2 Her nefis ölümü tadıcıdır. (Al-i İmran Suresi3: 185.)
3 İman eden ve güzel işler yapanları, daimi kalmak üzere, Cennette altından ırmaklar akan yüksek makamlara yerleştireceğiz. İyi işler yapanların mükafatı ne güzeldir! (Ankebut Sûresi: 58.)​
 

HASAN CAN

Active member
Muhterem efendim,
Mesmuatıma nazaran, Denizli de, bundan yetmiş seksen sene evvel büyük bir evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zat, birgün talebelerine, "Bugün Kürdistan da bir evliya dünyaya geldi" diye beşarette bulunmakla zat-ı devletlerini işaret buyurmuş. Badehu Denizli ye başka başka perdelerle teşrifiniz, o zatın ruhunu şad ve izaz için olduğunu telakki etmiştim. Ve az zaman sonra aynı isimde müteveffa Hasan Feyzi Efendinin Risale-i Nur a hürmetle birinci Hasan Feyzi ye imtisalen istikbal etmesi ve Nurlara taaşşukla idhal-i envar olması, bu kanaatimi kat kat ziyadeleştirdi. Şimdi de düşündüm: Birinci Hasan Feyzi nin vefatından sonra Said yetişti. Ve namına baktığı ikinci Hasan Feyzi de vazifesini yaptı ve Nurlara gark olarak ve yerine bırakacağı çok Hasan Feyzi leri de vazife başına davet edip hayata veda etti. Cenab-ı Erhamürrahiminden tazarru ve niyaz eylerim ki, Risale-i Nur a ve Üstadımıza bu Hasan Feyzi nin acısını unutturacak daha çok Hasan Feyzi ler ihsan buyursun. Ve onların başlarında Üstadımızı mes ud ve bahtiyar ve muammer buyurmasını onun derya-i rahmetinden, fazlından, inayetinden ve ihsanından, ikramından, in amından, eltafından ümitvar olup, görmekliğimizi tazarru ve niyaz eylerim.
Günahkar, aciz, kusurlu talebeniz
Halil İbrahim
(Rahmetullahi aleyhi ve ala Hasan Feyzi)​
 
Üst Alt