24- Emirdağı Zabıtası İle Bir Hasb-i Haldir

HASAN CAN

Active member
Hüsrev in müdafaatımda yazılan dört zelzele meselesini tasdik eden bu geceki şiddetli dört defa zelzele, bana ve Nurlara ve bu memlekete kat i bir suikast eseri olarak hükumet içinde hizmetçime bağırarak bana tahkirkarane ihanet ve şetmedip "Git ona söyle" diyen ve kaymakamın emr-i cebrisiyle "Hasta da olsa buraya getiriniz" bekçilere ve jandarmalara emir veren ve Afyon un perde altındaki büyük memura dayanan karakol çavuşu, hem Nur şakirtlerinin şevklerine, hem Nurların burada yazılmasına, hem bana ehemmiyetli sıkıntı vermesinin aynı vakitte, böyle burada görülmeyen bu şiddetli zelzelenin gelmesi gösteriyor ki, Risale-i Nur bir vesile-i def-i beladır; tatile uğradıkça, bela fırsat bulup gelir.
Nurlara az zamanda çok hizmet eden Mustafa Osman ın gayet tevazukarane ve mahviyetkarane mektubu, tam onun halisane sadakatini ve ihlasını ispat edip on beş senelik haslarla omuz omuza geldiğini gösterir. Zaten yazdığı Asa-yı Musa mecmuası kuvvetli bir delildir. İşte bu dakikada bunu yazarken, yine hafif zelzele başladı.
• • •

Emirdağ zabıtasıyla bir hasbihal
"Hem insaniyet namına istediğim bir hukukuma karşı yapılan, hayretimi mucip acip bir muamelenin sebebi nedir?" diye bir sualim var.
Birincisi: Bir seneden beri sakladığım şekvamı vermedim. Şimdi zabıtanın vasıtasıyla Ankara makamatına vermek üzere bir zata gönderdik. Dedim: Afyon Emniyet Müdürü insaflıdır. Ona da bir suret elden gönderdim. Ondan istirahatime dair bir eser beklerken, bilakis beni sıkıştıran zatlara yazmış: "Bu güzel yazı onun değil. Kim yazmışsa tahkik ediniz."
Acaba çok kuvvetli ve ayn-ı hakikat o şekvayı nazara almayıp lüzumsuz, ehemmiyetsiz, zararsız bir yazıyı merak etmek, benim istirahatımı bozmak; bin liraya ehemmiyet vermemek, beş paraya çok ehemmiyet vermek gibi olmaz mı? Yüz otuz risalelerden binler nüshaları ayrı ayrı yazılarla üç mahkeme inceden inceye tetkikten sonra ve onları yazanların mühim bir kısmı benimle beraber mahkemede bulunmaları ve zerre kadar medar-ı mesuliyet olmadığı halde, "Kim ona yazıyor diye tahkik ediniz" demek yüzünden bir kanun, bir maslahat var mı? Bir biçareyi bu bahaneyle karakola çağırmak, endişe vermek ve bilhassa benim ihbarımla istemek ne lüzumu var? İşte ben size haber veriyorum: Eğer arzu etsem, binler adam yazılarımı yazacaklar; hem her tarafta millet ve vatan menfaatine yazıyorlar.
 

HASAN CAN

Active member
İkincisi: İnsaniyet namına sizden isterim ki, ta bayrama kadar benim yüzümü dünyaya çevirmeyiniz. Ben sizi düşünmediğim gibi, siz dahi beni unutunuz. Bu mübarek aylarda benim gibi dünyadan küsmüş bir biçareyi ahiret zararına gayet ehemmiyetsiz dünya işleriyle meşgul etmeye mecbur etmeyiniz.
• • •

Bu manidar yeni zelzeleyi merak ettim. Kalben dedim: Eğer sair yerlerde bu şiddetle olmuşsa, her halde Nur şakirtlerine dahi yine bir tecavüz var. Yoksa benim yalnız mektubumla alakadardır, diye sordum. Dediler: Yalnız Ankara hafif, Afyon ve Eskişehir ve bu Emirdağında ve en şiddetlisi bu kasabada olmuş. Fakat medar-ı hayrettir ki, dört defa şiddetli olduğu halde, hiçbir zarar olmadı. Bunun bir hikmeti budur:
Kat i emir verilmiş ki: "Said i cebren hükumete getiriniz."
Bekçiler ve bir onbaşı gelmişler. Kapımı kapamıştım, kilitlemiştim. Onlar demişler: "Biz istifa ederiz, onun kapısını kırmayacağız." Dönmüşler, gitmişler.
Demek bu hususi zelzele müdafaatımdaki zelzeleler gibi Risale-i Nur la alakadardır ki, bu defa hususi kaldı, hem şiddetiyle beraber zararsız geçti.
Eğer Nurun buradaki küçücük medresesinin kapısını kırsaydılar, elbette tokat ciddi olacaktı, yalnız ihtar için olmayacaktı. Gerçi bu taarruz cüz'i ve hafif idi, fakat ben gizlemem ki, hiç bu defa gibi damarıma dokunmamıştı. Fakat Nur ve Nurcuların hatırı için, harika tahammül ettim. Çünkü o bedbaht, hükumette, vazife sandalyesinde bana şetmedip hizmetçime der: "Git, ona söyle." Hükumetin nüfuzunu serseri şahsına mal ederek meydan okumuş. Ve Eski Said in bende irsiyet kalan damarıma çok ilişti. Fakat fevkalade ehemmiyetli olan sükun ve temkin ve itidal-i dem ve sabır ve tahammülün kat i lüzumu beni teskin etti.
Salisen: Marangoz merhum Barlalı, harika sadakatli Mustafa Çavuş un tam yerine geçen medrese-i Nuriyenin tam çalışkan kahramanlarından marangoz Ahmed in benim için Sava nın Davraz Dağında berzahi ve uhrevi bir menzil, bir mezar düşünmesi ve yazması, beni çok sevindirdi ve hazinane ağlattırdı.


• • •

Aziz, sıddık kardeşlerim,
Tekrar mübarek Ramazan ınızı tebrik ederiz. İki kahraman kardeşin ve Mucizat-ı Ahmediyede yedi çocuğun bir cihette bir sekizincisi hükmüne geçen Süleyman Rüştü nün mübarek kerimesinin makine ile Zülfikar-ı Mucizat a çalışmasını ve Hüsrev ve Tahiri nin şirin ve dikkatli yazılarını teksir etmeye fedakarane deruhde etmelerini bütün ruh u canımızla onları tebrik ederek, şimdiye kadar pek fevkalade Nurlara ettikleri kıymettar ve meyvedar sabık hizmetlerine karşı, Risale-i Nur hesabına binler maşaallah ve barekallah ve veffakakümullah deriz. Haşiye


• • •



Haşiye: Latif bir tevafuktur ki, bir aydan beri burada hiç yağmur gelmiyordu ve kalbimiz dahi malum taarruzdan Nurculara gelen füturdan ağlıyordu. Birden, Hüsrev in, iki gün evvel makine müjdesi ve Nazif in bugün tafsilli mektubu ve makinenin yazısının nümunesi elime verildiği aynı zamanda; ve bana hizmet edenler Eskişehir ezan-ı Muhammedi yi okumaya başlaması ve malum çavuşa bana ihanet için emr-i cebri veren adam tokat yediğini dedikleri aynı vakitte rahmet yağmuruyla çoktan ağlayan mahzun kalblerimizin büyük ferahlarına ve sevinç ve inşirahlarına tam tamına tevafuku ve tetabuku, inşaallah bir fa l-i hayırdır.


 

HASAN CAN

Active member
Aziz, sıddık, fedakar kardeşlerim,
İnebolu kahramanlarının tebrik mektuplarında iki tevafuk ve iki kuşun garip ziyaretleri çok manidardır. Evet, benim birtek mektubumu yazan bir tek adamın hükumetçe araştırılması ve ehemmiyetle bakılması tazyiki zamanında, şahsımdan binler derece daha ziyade konuşan ve tesirli ders veren Risale-i Nur'un Zülfikar-ı Mucizat ın bin nüshaları ve bin dille ve binler mektubatıyla şimdiye kadar çok rakipleri bulunan ve takip edilen ve mümaşata tenezzül edemeyen Ahmed Nazif in kalemiyle serbest ve mümanaat görmeden yazılmasına, değil yalnız kuşlar, belki melekler ve ruhanilerden bir kısım, temessül edip bu harika muvaffakıyeti tebrik etseler, yine çok değil. Biz dahi o küçük Isparta kahramanlarına binler barekallah ve maşaallah ve veffakakümullah deriz. Bütün ruh u canımızla onları tebrik ederiz ve bu pek büyük vazifede ihtiyat ve dikkatin lüzumunu ihtar ederiz.
• • •
İnebolu civarında bulunan ve Nurlara güzel kalemiyle çok hizmet eden kardeşlerimizden Mehmed Zekeriya nın bir mektubunu aldım. Endişelerimi izale edip beni mesrur eyledi. Şimdi Nurların bir vazifesi olan çocuklara Kur'ân okutmak ve İmân derslerini vermek hizmetiyle meşgul olduğunu yazıyor.
Ona yazınız ki: Bu hizmetin, aynen eskide Nur lara çalışmanız gibi kıymetlidir. Hem, senin yazdığın kesretli risaleler, senin bedeline Nur ların neşrine hizmet ederler. Merak etmesin; o eski makamını muhafaza ediyor.
• • •
Bugünlerde rahatsızlık için Evrad-ı Bahaiyeyi ezber değil, kitaba bakarak okudum. Ahirinde ihtitam-ı Bahaiye olan hatimesini bilemediğimden, eskiden beri okumuyordum. Haydi, bir defa bunu da okuyayım dedim. Gördüm ki, Bir sayfada ve uzun altı buçuk satırında, on dokuz defa nur, nur, nur kelimeleri... Kat i kanaatım geldi ki, Şah-ı Nakşibend, Gavs-ı Azam gibi Risale-i Nur u ve kudsi hizmetini keşfen müşahede edip tahsinkarane haber vererek ona işaretler ediyor. Ben de, yalnız o altı satırı ve baştaki satırı ve ahirdeki satırı ile otuz senelik Bahaiye virdime, o meleklerin, Nurların intişarına muavenetleri niyetiyle, ilhak eyledim.
• • •
Aziz sıddık kardeşlerim,
Evvela: Isparta nın acip yangınında musibetzedelerin elemlerine ben cidden iştirak ediyorum. Çünkü müteaddit vecihle ben Ispartalı olduğum gibi, o mübarek şehir, taşıyla, toprağıyla nazarımda çok ehemmiyeti var; ve Nurların Camiü l-Ezheri ve Medresetü z-Zehrasının merkezi hükmündedir.
 

HASAN CAN

Active member
Benim tarafımdan o musibetzedelere deyiniz ki: "Nass-ı hadisle, böyle musibetlerde, ehl-i imanın zayi olan malları tam sadaka hükmündedir. Hususan bu zamanda, yüz sadaka kadar o fani malları, baki ve daha çok ebedi mallara inkılap ederler. Onun için, sabır içinde bir cihette şükretmek gerektir. İnşaallah, dünyada dahi o keffaretü z-zünub olan zayiatın yerine Erhamürrahimin ihsan eder. Geçmiş olsun, başınız sağ olsun, faydasız merak etmeyiniz" deyiniz.
Saniyen: Bu çeşit kazaların bir sebebi: Beşerin çirkin bir hatası bulunmasından, bu Ramazan-ı Şerifin hürmetini ve kıymetini muhafaza etmek ve Nurları himaye etmeye, her yerden ziyade Nurların menbaı ve medresesi olan Isparta borçludur ve vazifesidir. Ve sefahetlere karşı şeair-i İslamiyeyi muhafaza etmekle mükelleftir.
• • •
Hem mesela
b208.gif
beyanında "Bu hitap zahiren Hazret-i Peygamber Aleyhissalatü Vesselama müteveccih ise de, zımnen hayata ve zevilhayata racidir" fıkrası, tadile muhtaçtır. Çünkü, külli hakikat-ı Muhammediye (a.s.m.) hem hayatın hayatı, hem kainatın hayatı, hem İsm-i Azamın tecelli-i azamının mazharı ve bütün ziruhların nuru ve kainatın çekirdek-i aslisi ve gaye-i hilkati ve meyve-i ekmeli olmasından, o hitap doğrudan doğruya ona bakar. Sonra hayata ve şuura ve ubudiyete onun hesabına nazar eder.
Hem mesela, felsefeye temas eden bazı cümleler, "Mürur-u zamanla kabuk bağlamış, sonra toprağa inkılap etmiş, sonra nebatat husule gelmiş, sonra hayvanat vücuda gelmiş" gibi tabirler, icad ve hilkat-i İlahi noktasında felsefidir ki, Risale-i Nur'un san at ve icad-ı İlahi cihetindeki beyanatına münasip düşmüyor.
Kardeşim Abdülmecid,
Her neyse, bu küçücük kusurla beraber, sen, haşir hakkında, Nur'un emsalsiz hüccetlerinden tam ve mükemmel bir ders alıp, Eski Said in mümtaz bir şakirdi olduğun gibi, inşaallah Risale-i Nur'un dahi mükemmel bir şakirdi ve dikkatli bir muallimi olacağına kuvvetli bir hüccettir. Ben müsait bir vakitte bazı kelimeleri ya ıslah ve tadil ederek "Haşir Meselesine Bir İzahlı Haşiye" namında Lahikaya dercetmek için senin gibi Nurdan tam ders alanlara göndereceğim. Sen evlatlarınla beraber Fuad, hergün dualarımda ve manevi yanımda bulunuyorsunuz. Ve senin şimdi vazife-i resmiye cihetiyle çocuklara Kur'ân-ı Azimüşşanı okutmanı bütün ruh u canımla tebrik ediyorum. Bin barekallah derim.
Hem civarınızda, hem memlekette bütün dost ve akrabalara selamımı tebliğ ediniz. Şimdi Zülfikar-ı Mucizat ve Asa-yı Musa mecmuaları teksir makinasıyla
Sen olmasaydın [ya Muhammed], sen olmasaydın ben kainatı yaratmazdım. (Keşfü l-Hafa: 2:164. Hadis no: 2123)​
 

HASAN CAN

Active member
iki merkezde tab edilmesinden sen bütün kuvvetinle ve tashih cihetinde güzel kaleminle ve dikkatli ilmin ile tam alakadar ol.
Kardeşiniz
Said Nursi
• • •
Refet ameliyat oldu mu? Ne haldedir? Merak ediyorum. Ona çok dua edildi. Savalı kahraman Ahmed in kerimesi Hatice nin yazdığı Asa-yı Musa Mecmuasını kahraman Tahiri, İstanbul da birisine emaneten bırakmış. O nüsha hanımları Nurculuğa teşvik ettiği için zayi olmasın. Muattal kalmışsa, lüzum kalmamışsa bana gönderilsin.
Ramazanınızı, leyle-i Kadrinizi, hem bayramınızı tebrik ederim. Kastamonu da iken nasıl hergün dualarımda ve manevi kazançlarımda Nurun has şakirtlerinden Asiye, Ulviye, Lütfiye ler, Zehra lar, Şerife ler, Hacer ler, Necmiye ler, Nimet ler, Aliye ler hissedar olmak için manen yanımda bulunuyordular; aynen şimdi de öyledirler.
Ben sizleri unutmuyorum. Hatta bugünlerde birden Ulviye, Lütfiye yi merak ettim. İkinci gün, ikisinin de mektuplarını, hediyelerini aldım; bunların sadakatlerine bir emare oldu. Eskiden beri adetim hediyeleri kabul etmemekle beraber, sizin cübbe ve yeleğinizi bu geceki Leyle-i Kadirde giyip Asiye ile beraber Kastamonu daki bütün Nur şakirtleri namına kabul ettim. Fakat kaideme muhalif olmamak için, ona mukabil, Emin de bulunan risalelerimden Lütfiye, Ulviye istediklerini alsınlar; veyahut benim hesabıma Mehmed Feyzi ve arkadaşları onların beğendiklerini yazsınlar.
Benim yanıma çok defa gelen bu hemşirelerimin masum evlatları, Nur şakirtlerinden masumlar dairesinde dahildirler ve çok defa hatırlıyorum.
• • •
Hadsiz şükür ve hamd ü sena ediyorum ki, sizlerin bu mektuplarınız, hem Hüsrev ve arkadaşlarına ve makinelerine, hem Nazif ve yardımcılarına ve makinesine ve bu kudsi yeni hizmette devam edebilmelerine ait sıkıcı çok endişelerimi izale ettiler. Binler elhamdü lillah.
Hatta mektuplarınızı aldığımdan bir gün evvel, arabayla gezmeye çıkmıştım. Birden, Kur'ân ın medhine mazhar olan hüdhüd-ü Süleymani kuşu bir müjde vermek istiyor gibi, on beş dakika kadar yolumuzu takiben sağa ve sola ve yola konup, uçup, yine gelip, hiç bu acip tarzı görmediğimiz surette, kanaatım geldi ki, yarın beni mesrur edecek bir haber alacağım. Beni gezdiren Nureddin e dedim. O da benim​
 

HASAN CAN

Active member
gibi o kuşun o garip vaziyetinden hayret ediyordu. Birden, biz onun sırrını ifşa ettiğimizden kayboldu.
İkinci gün, hem tesellikar Nazif in mektubunu ve makinesinin yeni mahsulünü, hem Abdurrahman Salahaddin in medar-ı merak mektubunu ve bana şapka için Ankara da sıkıntı veren Vali Nevzat ın intiharıyla, kendi tokadını ve cezası kendi eliyle verilmesini ve Zülfikar hizmetine hiçbir taarruz olmadığını ve devam ettiğini, hem Medresetü z-Zehranın kahramanları hiç telaş etmeyerek Zülfikar a devamlarını ve hakikat-i hali beyan etmelerini ve çok alakadar olduğum Atabey kahramanlarının ve Lütfi varislerinin ve büyük merhum Hafız Ali nin vekil ve varis ve hizmet-i Nuriyede muktedir arkadaşlarının, Tahiri ve Abdullah Çavuş un tebrik mektuplarını ve Ali Köyünün imamı Ali nin bu yeni taarruzda pek merdane ve Nur şakirtlerine layık bir tarzda ve hükumette suallerine karşı manidar ve hakikatli cevaplarını aldım ve dedim: İşte, hüdhüdün müjde sözü doğru çıktı.
Nasıl ki Asa-yı Musa risalesi tabiatta boğulanları dalaletten kurtarıyor ve bu zamanda herkese, hususan şüpheye ve inkara düşenlere lazımdır ve tiryaktır. Öyle de, Zülfikar, ehl-i imana ve ehl-i ilme ve bilhassa hafızlara elzemdir. Her bir hafız-ı Kur'ân, bu mecmuaya bu zamanda şiddetle ihtiyacı var. Kur'ân ın kırk vecihle i cazını beyan eden bu eser, her hafızın elinde bulunmalı.
Şimdiye kadar hiçbir zaman tarih göstermiyor ki, Risale-i Nur gibi, pek çok taifelere ve mesleklere hücum eden, bu derece, pek az ve hafif tenkitle kurtulmuş olsun. Hatta yüz derece daha az zahmetle, yüz derece kudsi hizmet ve mücahede mukabilinde, küçük ve muvakkat ve netice itibarıyla hayırlı bir iki hapis ve iki üç inayetli ve fütuhatlı musibet gördüler.
Umuma binler selam ve muvaffakıyetlerine dua.
• • •
Kanaatim geliyor ki; bu sıralarda biz, Zülfikar ı ve Asa-yı Musa yı pek çok teksir etmeye mecbur olduğumuz hengamda ve temiz olmayan matbaacılar dahi çekinmeleri aynı zamanda bu acip makina kolayca elimize verilmesi, o iki mecmuanın makbuliyetine bir işaret-i gaybiye ve inayet-i İlahiyenin bir harika ikramıdır ve Nurların kerametidir.
Evet, bir adi mektubum için "Kim yazmış?" diye sekiz defa bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği aynı zamanda, sekiz yüz sayfayı bin beşyüz nüshaya ve bir milyon sayfalara çıkaran o makine, elbette gaybdan imdadımıza gelmiş Nurcu ve bin kalemli bir katiptir. Onun için bazı sayfaları sönük çıksa, zarar yoktur. Parlak kısmı bize şimdilik yeter. İyi okunmayan kısmı ayrı yapılsın; sonra elmas kalemliler, herbiri bir iki nüshayı ıslah etsin.
Bir zaman bir memlekete şimendifer geldiği vakit, arabacılar telaş edip dediler: "Bizim san atımız bozuldu." Halbuki şimendiferin gelmesiyle memlekette faaliyet​
 

HASAN CAN

Active member
çoğaldığından, faytonculuğa iki kat ziyade ihtiyaç olmuş. İnşaallah, onun gibi Nur yazıcıları, değil tevakkuf, belki daha ziyade yazı ile defter-i a mallerine hasenat kaydedecekler.
• • •
Ben ehl-i siyasetin her nevi taziplerine karşı
b171.gif
deyip sabır ve tahammüle karar vermişim. Kazım Karabekir ile eskiden münasebetim vardı. Acaba şimdi de o münasebetin sebebi olan merdane mesleğini muhafaza ediyor mu? Eğer eski gibi ise ve Nurlara zararı yoksa ve Nura faydası muhtemel ise ve dost ise, benim selamımı ona tebliğ edebilirsiniz. Fakat, madem ehl-i siyaset, hayat-ı bakiyesi için Risale-i Nur a müracaata tenezzül etmiyor, o hayata nisbeten beş paralık olan bu hayat-ı faniye için onlara müracaata ben de tenezzül etmem ve istirahatım için şekva ve rica etmem.
• • •
Merhum Büyük Ali nin tam varisi ve tam bir sistemi ve merhum Abdurrahman ın tam misli ve halefi ve mübareklerin pehlivanı ve kahramanı Küçük Ali nin iki büyük ve pek güzel hediye-i Nuriyesini aldık. Fakat Zülfikar ın ahirinde Hizb-i Nuriyenin parçası yazılmamış; o parçayı da o harika kalemiyle yazsın, bana göndersin.
• • •
Haşiye : Memleketimizde medrese talebelerinden birisi bir kitabı bitirse veya başlasa, bir tatlı veya yemek "müftihane" veya "mahtumane" diye vermek adettir. Aynen bu kaideyi Katip Osman ın üzümünde gördük. Onun yazdığı Asa-yı Musa nın tashihini bitirdiğim aynı vakitte, mahtumanesi olarak bu üzümün gelmesi, tatlı bir latife ve şirin bir hatıra-i hayat-ı medresiyye oldu.
Nurda şefkat esas olmasından, hanımlar o cihette ileridir ve Nurlara ciddi yapışıyorlar. Ben "kardeşlerim" dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kastederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhataplarımdır.
Aziz sıddık kardeşlerim,
Hiç merak etmeyiniz. Yalnız duanızı almak için şimdilik şiddetli ve suikast eseri olarak evvelce size yazdığım gibi hastalığımı beyan ediyorum. Fakat katiyen telaş etmeyiniz. Hadsiz şükür olsun ki, hem evradıma, hem vazife-i tashihe mani olmuyor. İnşaallah, büyük bir sevap ve hayır var içinde. Ben kendim, bundan bir cihette
Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. (Al-i İmran Sûresi: 173.)​
 

HASAN CAN

Active member
memnunum; siz de hiç müteessir olmayınız. Zaten benim vazifem bitmek üzeredir. Risale-i Nur, hususan mecmuaları, herbir nüshası, Said e karşı hüsn-ü zannınızın fevkinde onun vazifesini görebilir ve görüyor. Ve Nur şakirtlerinin haslardan herbir fedakarı, o Said in vazifesini mükemmel görebilir. İnşaallah ileride tam görecekler. Bir Said içinizde noksan olmakla, yüzer manevi Said olan mecmualar ve binler maddi Said ler, içinizde halis ve mükemmel o vazifeyi görebilirler ve görüyorlar. Bu hakikate binaen, benim şahsıma ve başıma gelen hadiselere çok ehemmiyet vermeyiniz. Yalnız çok dua ediniz. Zaaf ve ihtiyarlık ve ziyade teessüratıma, bence makbuliyetleri şüphesiz olan dualarınızla yardım ediniz.
Kahraman Tahiri nin Nurcu masume, merhume mübarek Hicret i dünyadan Cennete hicret etmesi, hakikaten beni mahzun eyledi. Öyle bir Nur şakirdi ve masum taifesinin ehemmiyetli bir çalışkanı gitmesi, Nur hesabına da beni müteessir etti. İnşaallah onun yerine çoklar girecek, yerini boş bırakmayacaklar. Nasıl ki şimdiden Uşaklı küçücük Haydar meydana çıktı, hicret eden hemşiremin vazifesini göreceğim diye bizi mesrur eyledi. Cenab-ı Hak, Hicret in peder ve validesine ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan edip, Hicret i onlara şefaatçi eylesin ve o merhumeyi de merhume hemşirem Hanım la Cennette mesrur eylesin. Amin.
Uşaklı Haydar a benim tarafımdan onu tebrik ve Nur hizmetinde tevfikine dua ettiğimi ve Nurun masumlar taifesi içinde dahil olduğunu bildiriniz. Ve onun hocası İzzet e de pek çok selam ediyorum.
• • •
Nur şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü iman, mal-ı umumidir. Her taifede muhtaçları ve sahipleri vardır. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalalete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü minlerin uhuvveti esastır.
• • •
Aziz sıddık kardeşlerim,
Bir meseleyi, çoktan beri size söylemek lazım iken unutmuştum. O da şudur: Mucizat-ı Kur'âniye risalesindeki ekser ayetler, herbiri, ya mülhidler tarafından medar-ı tenkit olmuş veya ehl-i fen tarafından itiraza uğramış veya cinni, insi şeytanların vesvese ve şüphelerine maruz olmuş ayetlerdir.
İşte, Yirmi Beşinci Söz öyle bir tarzda o ayetlerin hakikatlerini ve nüktelerini beyan etmiş ki, ehl-i ilhad ve fennin kusur zannettikleri noktalar, i cazın lemeatı ve belağat-ı Kur'âniyenin kemalatının menşeleri olduğunu, ilmi kaideleriyle ispat edilmiş; bulantı vermemek için onların şüpheleri zikredilmeyerek cevab-ı kat i verilmiş.​
 

HASAN CAN

Active member
b210.gif
gibi, yalnız Yirminci Sözün Birinci Makamında üç dört ayette şüpheleri söylenmiş.
Hem o Mucizat-ı Kur'âniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belağat ve ulum-u Arabiye noktasında alimlere hayret verecek derecede alimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez; fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.
• • •
Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur a yapışıyorlar; elbette bir hakikat beyan etmek lazım geliyor. Şöyle ki:
Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlak ve kemalat-ı insaniyeye ve san atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân ın hikmetine hadimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.
İkinci kısım felsefe, dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân ın mucizekar hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler. Fakat gizli münafıklar nasıl ki bir kısım hocaları bütün bütün manasız ve haksız bir tarzda ehl-i medresenin ve hocaların hakiki malı olan Risale-i Nur aleyhinde istimal ettikleri gibi, bazı felsefecilerin enaniyet-i ilmiyelerini tahrik edip, Nurlar aleyhinde istimal etmek ihtimaline binaen, bu hakikati Asa-yı Musa ve Zülfikar mecmualarının başında yazılsa münasip olur.
Safranbolu, Eflani Nahiyesi Mülayim Köyünde mütekait muallim bir kardeşimiz ve Nurun has şakirdi, Nurların neşri ve tab ı için adeta sermayesinin kısm-ı azamını teberru etmek istiyor, kabulünü rica ediyor. Ben, bu halis ve has kardeşimizin fedakarane ve halisane ricasını reddedemiyorum. Ve dünya malları kaide-i
Güneş de akıp gider. (Yasin Sûresi: 38.) Dağları kazık yapmadık mı? (Nebe Sûresi: 7.).​
 

HASAN CAN

Active member
şahsiyeme girmediği ve muavenetleri kendime kabul etmediğim için, bu işteki maslahatı da bilemiyorum. İki Isparta nın kahramanlarına ve Hüsrev ve Tahiri ve arkadaşlarına ve Nazif ve refiklerine bu meseleyi havale ediyorum. Nurun neşri için böyle çok büyük bir hayır ve sevaba mani olamam. Sizler ya bütün niyet ettiği miktarı, veyahut bir kısmını, iki hisse ile, biri büyük Isparta nın, biri küçük Isparta nın makinelerine verilsin. Onun istediği gibi, ya teberru veya ileride başka muavenet edenler gibi bir mukabele nev inde, ya Nurlardan veya başka bir istediği ne varsa vermek suretiyle o has kardeşimizi memnun edersiniz.
• • •
Rumuzat-ı Semaniyeyi yazdığım zaman hem çok acele telif edilmiş; hem benim eski mahfuzatıma itimad ederek, takribi iki mikyas yaptım. Onunla, hem eski ulemanın hesaplarına binaen hurufat-ı Kur'âniyenin i caz cihetinde esrarını yazdım. Sonra, meşhur Kamusü l-Lügat sahibi Mecedüddin-i Firuz Abadi nin, el-Mikyas namındaki tefsir-i meşhur u makbulünün hurufat ve kelimat-ı Kur'âniyeye dair beyanatına baktık, yüzde doksanı bizim hesabımıza tevafuk etmiş. Yalnız, beş on yerinde muhalefet gördük. Sonra tahkiki bir hesap yaptım. Bizimki doğru, onunki matbaaların sehvi olduğu tahakkuk etti. Madem böyle azim yekunlardaki tevafuklarda küçük küsuratlar ve küçük farklar zarar vermez diye, daha tam tamına tahkiki bir tarzda bütün Kur'ân ı, bütün hurufatıyla ve kelam ve kelimatıyla hesap etmeye ve letaif-i i caziyeyi onunla tam takviye etmeye vakit bulamadım. Zalimler bana vakit bırakmadılar. Ben de o takribi mikyaslarımla ve mahfuzatımla ve eski ulemanın hesaplarına ve Kenzü l-Arş duasındaki adetlerime iktifa eyledim.
• • •
Nazif Çelebi nin İnebolu halis kardeşlerimizin namına bayram tebriki ile ve Zülfikar ın gayet dikkat ve ehemmiyet ve ihtiyatla devam-ı hizmeti ve Mucizat-ı Kur'âniyeyi de bitirip zeyillerinden bir kısmını da tamam etmesi ve Abdurrahman Salahaddin in Amerika misyonerlerine dört beş ay okutturduğu Asa-yı Musa ve Mucizat-ı Ahmediyeyi emin bir vasıta ile bizim namımıza Camiü l-Ezhere hediye edip göndermesini ve ehemmiyetli bir Nur şakirdi Ahmed Kureyşi nin onların makinesinin masrafına yüz banknot vermesini beyan eden bir mektubunu aldım.
Bu kahraman Nazif kardeşimize ve gayet ciddi ve sebatkar ve tam alakadar İnebolu Nurcularına ve Ahmed-i Kureyşi ve rüfekalarına, hem bayramlarını, hem devamlı hizmetlerini, hem yüksek sadakatlerini, hem Zülfikar ın tab ve muvaffakiyetini, hem Salahaddin in Camiü l-Ezherle Medresetü z-Zehranın münasebetini temine çalışmasını ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin. Amin. Ve hizmetlerini tam makbul eylesin. Amin.
• • •​
 
Üst Alt