166- İslâmiyyetde şirket kurmak. Şirketler

HASAN CAN

Active member
ŞİRKETLER (İbni Âbidîn)de ve Âtıf beğin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Mecelle)nin 1045 ve 1060 ve 1329 uncu maddeleri ve sonrası şerhlerinde diyor ki:
Şirket, ortaklık demekdir. İslâmiyyetde, şirketler iki kısmdır:
1 — Mülk şirketi: İki veyâ dahâ çok kimsenin, mîrâs veyâ hediyye sûreti ile veyâ parasını belirli oranda verip satın alarak, ayn veyâ deyn olan bir mala berâber sâhib olmalarıdır. Yâhud, mallarını, ayrılamıyacak şeklde, karışdırıp ortak olmalarıdır. Birincisinde, ortak malın her parçasında, her dânesinde ortakdırlar. İkincisinde ise, her birinin dâneleri diğerinin dâneleri ile karışmışdır. Birincisinde, hisse-i şâyı’asını dilediğine satabilir. İkincisinde ise, ancak ortaklarına veyâ onlardan izn alarak dilediğine satabilir. Ortak binâdan ve tarladan, kendi malının mikdârı nisbetinde ve diğerlerinin hisselerine zarar vermiyecek şeklde, istifâde edebilir. İznsiz başkalarına kullandıramaz. İzn verenlerin hisselerini de kullanabilir. Mislî olanlardan hissesini fâiz olmıyacak şeklde ayırıp kullanabilir. Meyveden hissesini yiyebilir. Çürüyecek, bozulacak şeyleri satıp, semenini ortaklarına dağıtır. Hissesini iznsiz herkese satabilir. Satın al veyâ hisseni bana sat diye zorlanılmaz. Ortaklaşa sığır kurban edenlerin, bu kurban etinde olan hisseleri de, mülk şirketi olur. Üçüncü kısmda, onbirinci madde sonuna bakınız!
Mülk şirketinin çeşidleri, ortakların hakları, düyûn-i müştereke, müşterek malın taksîmi, menfe’atlerin taksîmi, apartmanlarda oturanların müşterek hakları, (Mecelle)de binkırkbeşinci [1045] maddeden başlıyarak uzun yazılıdır.
2 — Akd ile ya’nî sözleşerek kurulan şirketdir: Bir yazılı mukâvele yaparak, ortakların kabûl etmesi ile kurulur. Birinin vazgeçmesi ile şirket bozulur. A’zâdan birine, kârdan mu’ayyen birşey verilmesini şart koymak şirketi bozar. Sermâye mal olduğu zemân, sermâyenin, altın veyâ gümüş veyâ geçer her çeşid para olması ve mevcûd ve ma’lûm olması lâzımdır. Deyn [alacak] olan para ve urûz, ya’nî hacm ile, vezn ile, sayı ile ölçülen şeyler sermâye olamaz. Bunlar ve binâ önceden müşterek bulunurlarsa, imâm-ı Muhammede göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, sermâye olabilirler. Malları önceden müşterek değilse, müsâvî kıymetdeki mallarının yarılarını birbirlerine satarlar.
 

HASAN CAN

Active member
Bir kimse malını baskasının dükkânında satmak sartı
ile sirket fâsid olur. Kâr satıcının olmak ve dükkân sâhibine ücret vermek lâzımdır.
Akd ile sirket yedi dürlü olur:
A) Mufâvada, ya’nî müsâvât sirketi: Sirket malının hepsini kullanmak hakkı ve
koydukları sermâyenin hisse mikdârı ve kâr taksîminin, bütün serîkler için müsâvî
olması ve serîklerin müslimân olması sartdır. Herbirinin, sermâyesinden baska
parası bulunmaması da sartdır. Bu dört sartdan biri bulunmazsa, ikinci kısm sirket
(Inân sirketi) olur. Serîklerden herbiri, digerlerinin kefîli ve vekîlidir. Ortaklar,
sirketin borclarından ve te’ahhüdlerinden müteselsilen ve bütün malları ile
mes’ûldürler. Meselâ, bir serîk, birsey satın alsa, satıcı, parasını diger serîklerden
istiyebilir. Imâm-ı Ebû Yûsüfe göre, zimmî [gayr-i müslim] de serîk olabilir. Sirket
nizâmnâmesine (Mufâvada) kelimesini yazmak veyâ bütün sartları sıralamak
lâzımdır. Hisse bedellerini sirkete teslîm veyâ bunları karısdırmak sart degildir.
Mufâvada ve Inân ve mudârebe sirketleri, altın, gümüs lira ve kuruslarla, altın
ile gümüs esyânın para gibi geçdigi yerlerde, bu esyâ ile ve [imâm-ı Muhammede
göre] her geçer akça [meselâ kâgıd lira] ile kurulur veyâ vezn, hacm, aded ile ölçülen
bir cins malı, müsâvî mikdârda karısdırdıkdan sonra kurulabilir. Malın herhangi
parçası satılınca, parası ve kârı bütün serîkler arasında müsterek olur. Avrupalılar,
mufâvada sirketini müslimânlardan alıp, Kollektif sirket demislerdir.
B) Inân sirketi: Serîklerin, birbirine vekîl olup, kefîl olmadıkları sirketdir. Kefîl
olmaları da ayrıca sart edilebilir. Sermâye hisselerinin müsâvî olması sart degildir.
Kârın nasıl taksîm edilecegi bildirilmezse, sirket fâsid olur. Sirket, bir veyâ
çesidli ticâret yapar. Kâr nisbeti, hisseye göre degil, sartnâmeye göredir. Serîklerden
bir kısmı, sirketde çalısırsa, kârdan ayrıca ücret alır. Serîklerin hepsinin veyâ
bir kısmının çalısması sart edilirse: (Sermâyeler ve isleri müsâvî olup, ba’zılarına
veyâ ba’zıları çalısıp, çalısanlara fazla nisbetde kâr vermek câiz oldugu gibi,
sermâyeler farklı olup, sermâyesi az olanlar çalısıp, kârı müsâvî olarak bölmek câiz
olur. Sermâyesi çok olanın çalısmasını sart etmek câiz olmaz ve kâr, sermâyeler
nisbetinde bölünür. Sirketde çalısmıyanlara veyâ isi az olanlara, sermâye nisbetinde
fazla kâr câiz degildir). Müsterîye karsı damânı, ya’nî mes’ûliyyeti kabûl
etmek de, is görmek sayılır. Bunun için, dükkân sâhibi veyâ usta, çıragının aldıgı
ücretden de pay alır.
Serîklerin çalısması sart edilmezse, kendiliklerinden is görmüs olurlar. Is yapmıyanlar
da, kârdan fazla nisbetde alabilirler. Yalnız sermâyesi çok olanların vazîfe
almasını sart etmek câiz olur. Sermâyesi olan bir kimse, iki misli para da
baskasından alıp, is yaparak, kazancın bir kısmı kendine, iki katı, para verene olması
câizdir. Is sart olmakla berâber, kârın dörtde üçü para verene olması câiz degildir.
Sermâyeyi karısdırmak, burada da sart degildir. Kefîl olmadıkları için, dısarıya
olan borcu, yalnız satın alan öder ve vekîl oldukları için de, sirket malından
öder. Zararlar, âfetler, dâimâ sermâye nisbetinde bölünür. A ve B sirketlerinde serîklerin,
yabancılara sirketden sermâye, mudârebe ve emânet vermek, ücretle
adam ve sâire tutmak ve vekîl tutmak hakkı vardır. Fekat baskasına borc ve hediyye
veremezler. Sirket malı, serîklerde emânet oldugundan, elinde helâk olunca
tazmîn etmezler.
C) Sirket-i a’mâl veyâ Sanâyı’ sirketi: Iki veyâ dahâ ziyâde san’at sâhibleri
baskasından is kabûl edip ücretini veyâ bir fabrika kurup i’mâlât kârını taksîm ederler.
Is, isçilik müsâvî, kâr farklı olabilir. Bir sirketin alacagı sipârisi, her serîk yapar.
Her serîk is kabûl eder ve satıs yapar. Herbirinin kazancına ve zararına, her
serîk, sözlesmelerindeki oranda ortakdır. Sanâyı’ sirketi, mufâvada ve ınân seklinde
olabilir. Inân seklinde, kârın bölünmesi, çalısma nisbetinde olmıyabilir.
Dükkân birinin, âlât edavât ötekinin olmak üzere sirket sahîh olur. Hammâlların
sirket kurmaları sahîh olur.
D) Vücûh, ya’nî i’tibâr [kredi] sirketi: Sermâyesiz olup, halk arasında emniyyet
ve i’tibârları ile veresiye mal alıp satmak üzere kurulan sirketdir. Kâr, malın
helâki veyâ ziyândaki tazmîn nisbeti sartına göre taksîm edilir. Mufâvadada bu nisbet
yarı yarıyadır ve serîkler birbirine kefîl de olur. Mufâvada denmez ise, satın
alınan malın tazmîni nisbeti, ınân sirketinde hangi nisbetde ise, kâr bu nisbet
üzere bölünür. Inânda kâr, bu nisbet dısında da bölünüyordu. Burada ise, kâr nisbeti,
tazmîn nisbetinden baska olamaz.
Câiz olmıyan [fâsid] sirketler: Vekîl tutmak câiz olmıyan seylerde, meselâ,
odun, ot toplamak, yimek için avlamak, su dagıtmak için ve daglardaki sâhibsiz
agaçlardan meyve toplamak ve umûma mubâh olan yerden tuz, ma’den çıkarmak
ve böyle toprakdan yapılmıs tugla ve kiremidi pisirmek gibi mubâh olan seyleri yapmak
için sirket kurmak sahîh degildir. Herkesin topladıgı kendisinin olur. Yardım
eden olursa, ona ücret verir ve ücret, toplanan seyin semeninin yarısını geçemez.
Çünki, sirketde ortaklar birbirlerine vekîl olurlar. Vekîl yapmak demek, birseyi
tesarruf etmege hakkı olmıyan kimseye, bu seyi tesarruf etmege, ya’nî kullanmaga
hak vermek demekdir. Herkesin tesarruf etmege hakkı olan, ya’nî herkese mubâh
olan seylerde vekîl yapmak sahîh olmaz. Fâsid sirketlerde, kâr sermâye nisbetinde
olur. Serîklerin fesh etmesi ile sirket bozulur.
 

HASAN CAN

Active member
E) Mudârebe sirketi: Mudârebe, yer yüzünde yürümek demekdir. Serîklerden
bir kısmı sermâye vermek, bir kısmı da is yapmak üzere kurulur. Is yapanlara,
(Mudârib) denir. Kâr, önceden sözlesilen oranda paylasılır. Sermâye, is yapanlarda
emânetdir. Telef olursa ödemezler. Helâk oldugunu, yemîn ederek söyleyince,
sözleri kabûl edilir. Sermâye verenler, is yapamaz. Sermâyenin, altın, gümüs
veyâ baska geçer para olması lâzımdır. Urûz verip, bunu sat, parası ile ticâret yap
derse, satıp bedelini sermâye yapınca, mudârebe sirketi olur. Filândaki alacagım
olan su kadar lirayı al da, mudârebe ile kullan dese, sahîh olur.
Ibni Âbidîn, ınân sirketinde diyor ki, imâm-ı Zeyla’î buyuruyor ki: (Sermâye sâhibi,
is gören tarafından, parasının ödenmesini istiyorsa, paranın çogunu ona
ödünc verir. Sonra, az bir para vererek, is yapmak sart edilmeksizin onunla ınân
sirketi kurar. Fekat, mal sâhibi is yapmaz. Kâr olursa, hâzırladıkları sartnâmeye
göre taksîm ederler. Sermâye helâk, ziyân olursa, is gören, borcunu öder). Burada,
is sart edilmeyip, borclu sartsız çalısıyor ve para sâhibi, kârın yarıdan fazlasını
alabiliyor ve ayrıca borcunu da alıyor. Ibni Âbidîn sirketler sonunda buyuruyor
ki: Bir kimse, birisine bin altın verip, yarısını sana ödünc veriyorum, yarısını
da mudârebe için veriyorum. Kâr yarı yarıya olsun! Veyâ yarısını borc verdim, yarı
yarıya sirket kuralım. Kâr yarı yarıya olsun, derse câizdir. Kârın hepsi is yapanlara
sart olursa, sermâye bunlara borc verilmis olur. Kâr mal sâhiblerine ise, is yapan
ücretsiz vekîl olur. Mudârebe fâsid olursa, is yapan ücretli isçi olur. Kârın hepsi,
sermâye sâhibinin olur. Sermâye sâhibi, buna, emsâlinin aldıgı ücreti verir. Mudârebede,
paranın is yapana teslîm edilmesi ve sözlesirken kârın taksîm oranının
belli edilmesi lâzımdır. Bir tarafa mu’ayyen bir kâr sart olursa, akd bozulur. Zarar,
ziyân is görenlere âid olmak sartı bosdur ve sirketi bozmaz. Zarar, mal sâhiblerine
âiddir. Müddeti ve yeri sart olmazsa, is yapanlar, malı, alısverisde kullanır,
vekîl tutar, sefere çıkar. Emânet, rehn ve kirâya verir. Çünki, bunlarda hep kâr vardır.
Fekat, borc alıp vermek, sadaka vermek, hediyye vermek, mal sâhiblerinin arzûsu
ile olabilir. Mal sâhibleri, ticâreti bir sehrde ve bir cins esyâ ticâretinde ve belli
zemânda ve belli tüccârlar ile diye sart edince, isi yapanların buna uymaları lâzımdır.
Uymayıp ve ziyân ederlerse öderler. Kâr ederlerse kendilerinin olur. Is yapanlar
zarar ederse, ödemezler. Is görenler, sermâyeden kendilerine sarf edemezler.
Sefer ederse, yime, içme ve yolluk alabilir, âdetden fazla alamaz. Is görecek
olan kimse, aldıgı parayı is için kullanmayıp, kendi ihtiyâclarını karsılamak-
da sarf ederse, bu hâl iki âdil sâhid ile isbât edilirse, tazmîn etdirilir. Para sâhibi,
diledigi zemân, is yapanı azl eder.
F) Müzâre’a sirketi: Harman yapılan seyleri yetisdirmek için, tarla ya’nî toprak
birinden, isçilik digerinden olmak ve mahsûlü, sözlesilen nisbetde paylasmak
üzere, iki kisi arasındaki sirketdir. Zirâ’at sirketi, imâm-ı Ebû Yûsüf ve Muhammede
“rahimehümallahü teâlâ” göre, asagıdaki ondört sartla yapılır:
1 — Tarla zirâ’ate elverisli olmalıdır.
2 — Sirket kuranlar, müslimân, âkıl ve bâlig olmalı. Imâm-ı a’zama göre bâlig
olmaları sart degildir.
3 — Sirket müddeti belli olmalıdır.
4 — Tohum kimden olacagı belli olmalıdır.
5 — Tohumun cinsi belli olmalıdır.
6 — Tohum vermiyenin mahsûlden alacagı yüzde mikdârı belli olmalıdır.
7 — Serîklerden birine, mahsûlden belli bir mikdâr veyâ tarlanın mu’ayyen yerinden
ayrılmıyacakdır.
8 — Tarla sâhibi, tarlayı serîkine teslîm edecekdir.
9 — Mahsûl, tohumluk olarak bir mikdâr ayrılmadan taksîm olunacakdır.
Mahsûlün usrunu, taksîmden önce ayırmagı sart etmek câizdir.
10 — Mahsûlün dâne kısmı taksîm edilecek, saman taksîm edilecek veyâ tohum
sâhibinin olacakdır.
11 — Tarladan alınan mahsûlü tasımak, biçmek, harman etmek, savurmak
masrafları, taksîmden önce ayrılır. Isçilik yapan serîke âid olmak da câizdir.
12 — Mahsûlü almadan önce yapılan masraflar, isçilik eden serîke âid olacakdır.
13 — a) Tohum, toprak sâhibine, öküz veyâ makina ise, çalısana.
b) Tohum ve öküz veyâ makina, çalısana.
c) Tohum ve öküz veyâ makina, tarla sâhibine olmak câizdir.
14 — a) Öküz veyâ makina, toprak sâhibine, tohum ise çalısana.
b) Tarla sâhibi çalısıp, tohum ve öküz diger serîke.
c) Is ve öküz, tarla sâhibine, yalnız tohum diger serîke câiz degildir.
Yukarıdaki maddelere uymıyan sartlar sirketi bozar ve mahsûlün hepsi, tohum
sâhibinin olup, digerine ücret verilir. Ücreti, sartnâmedeki hissesini asamaz.
Müzâre’aya verilmis topragı, toprak sâhibi baskasına satarsa, müsterî toprak kurtuluncıya
kadar bekler. Yâhud, mahkeme yolu ile bey’i fesh etdirir.
G) Müsâkât sirketi: Bagda üzüm, bagçelerde meyve ve bostanlarda sebze yetisdirmek
için, toprak sâhibi ile, çalısacak kimse arasında yapılan sirket olup,
müzâre’a gibi olur. Çalısan hastalanırsa, sirket bozulur. Agaç dikip yetisdirmek için
sirket kurulmaz. Eger kurulursa, yetisen agaçlar, toprak sâhibinin olup, çalısana
ücret verir.
Ask, öyle atesdir ki, parlayınca,
ma’sûkdan baska herseyi yakdı.
Hakdan baskasını öldür, (lâ) kılıncıyla,
lâ dedikden sonra, bak ne kaldı.
Yalnız (illallah) görürsün, bakınca,
Sevin! Ortaklar, yandı kalmadı.
 
Üst Alt