BEY’ VE ŞİRÂ
İnsanlar birbirlerine muhtâc olup, birlikde yaşamağa mecbûrdurlar. Bey’ ve şirâ olmasaydı, yer yüzünde nizâm olmazdı. İslâmiyyetde bey’ ve şirâ, arz ve taleb esâsına göre yürür. İslâmiyyet, ferdin iktisâdî hürriyyetine saygı gösterir. Husûsî teşebbüslere ve sermâyeye salâhiyyet verir. Allahü teâlânın emr etdiği bu ticâret ahkâmı, Karl Marks ismli bir yehûdînin serhoş kafası ile ortaya koyduğu, sosyalizm adındaki, siyâsî bir iktisâd rejimi ile taban tabana zıddır. Hür dünyâ devletlerinde tatbîk edilmekde olan liberal iktisâd sistemi, islâmın ticâret ahkâmına yakındır. İslâmiyyetin gösterdiği iktisâd yolu, özel teşebbüsü ortadan kaldıran Markscı sosyalizm olmadığı gibi, devletin iktisâdî hayâta hiç dokunmamasını istiyen Adam Smith liberalizmi de değildir. Uşr, harâc, âşirin topladığı zekât, cizye, narh koymak, Beyt-ül-mâlın diğer gelirlerini toplamak ve sarf etmek, devletin elinde olduğu için, islâm iktisâdı, başı boş bir liberalizm değildir. İstihsalde mümkin olduğu kadar özel teşebbüsü, millî gelirin ferdlere taksîminde de, sosyal adâleti sağlıyan hükmlerdir.
Bir kimse imâm-ı a’zam Ebû Hanîfeden “rahmetullahi aleyh” sordu ki, (Vaktlerimi ibâdet ile geçirmek istiyorum. Bana birşey yaz da, hep onu yapayım!) İmâm-ı a’zam alış-veriş bilgilerini yazıp verince, (Bu, tüccârlara lâzım olur. Ben evimde oturup ibâdet ile meşgûl olacağım) dedi. Cevâbında, (Yiyecek ve giyecek lâzım olmıyan kimse var mı? Ahkâm-ı islâmiyyenin alış-veriş kısmını bilmiyen, harâm lokmadan kurtulamaz ve ibâdetlerin sevâbını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azâba yakalanır ve çok pişmân olur) buyurdu. (Bezzâziyye)de diyor ki, (Alış-veriş bilgisini öğrenmiyenin, ticâret yapması harâmdır. İmâm-ı Ebülleys de “rahmetullahi teâlâ aleyh” böyle buyurmuşdur. İmâm-ı Muhammed Şeybânîye “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Zühd hakkında bir kitâb yaz dediklerinde, zühd için bey’ bilgisi yetişir buyurdu).
(Bey’), satmak demekdir. (Şirâ), satın almak demekdir. İslâmiyyetde bey’ ve şirâ, iki kişinin mallarını, râzı olarak, birbirlerine (Temlîk) etmeleri, ya’nî seve seve değişdirmelerine denir ki, türkçesi (Satış)dır. Bir kimse, Zeyde ve Amre, şu malımı size bin kuruşa satdım dese, yalnız Zeyd kabûl etse, bey’ sahîh olmaz. [Gazetelerde, radyolarda yapılan satış i’lânları, bey’ olmaz. Tâlib olanlar gelip, satın alınca, sahîh bey’ olur.] Bey’ ve şirâ ve bütün mu’âmelât bilgilerini Hanefî mezhebine göre bildireceğim. Bir kimseye zarûrî lâzım olan malı ona satmak vâcibdir. Bey’in sahîh olması için (Îcâb) ve (Kabûl) denilen tüccarlar arasında âdet olan sözlerin söylenmesi veyâ malların karşılıklı verilmesi lâzımdır. Alıcı ve satıcıdan, râzı olduğunu hangisi önce söylerse, buna (Îcâb) denir. İkincisinin sözüne, (Kabûl) denir.
(Mal), insanın arzûladığı, ihtiyâc, ya’nî lâzım olunca, kullanmak için saklanabilen ayn, ya’nî madde, cism demekdir. Buğday dânesi mal değildir. Çünki, kimse saklamaz. Hür insan ve hür insanın her parçası, balık ve çekirgeden başka kendiliğinden ölmüş hayvan leşi ve kan ve yerinde bulunan toprak ve su mal değildir. Sülük ve yerinden alınıp götürülen toprak, su maldır.
(Mülk), insanın mâlik olduğu, ya’nî başkasının rızâsını, iznini almadan kullanmağa hakkı olan şeye denir. Bu şey, maldır veyâ malın kendi değil, yalnız menfe’atidir. Bir kimsenin her malı [meselâ atı], onun mülküdür. Fekat her mülkü, meselâ kirâcının evi, [veyâ bir makinayı kullanma hakkı] malı değildir.
(Mütekavvim mal) ya’nî (Kıymetli mal), kullanması mubâh ve mümkin olan maldır. Müslimânlar için, şerâb, domuz ve Besmelesiz kesilen veyâ kesmeden öldürülen hayvan, denizdeki balık (Kıymetli mal) değildirler. Bir buğday dânesi kıymetli ise de, mal değildir.
Bey’in sahîh olması için, iki malın da mütekavvim olması lâzımdır.
Bir yere götürülmesi mümkin olan mala (menkûl) denir. Vakf veyâ mîrî yer üzerindeki ağaçlar ve binâlar menkûl kabûl edilir.
İnsanlar birbirlerine muhtâc olup, birlikde yaşamağa mecbûrdurlar. Bey’ ve şirâ olmasaydı, yer yüzünde nizâm olmazdı. İslâmiyyetde bey’ ve şirâ, arz ve taleb esâsına göre yürür. İslâmiyyet, ferdin iktisâdî hürriyyetine saygı gösterir. Husûsî teşebbüslere ve sermâyeye salâhiyyet verir. Allahü teâlânın emr etdiği bu ticâret ahkâmı, Karl Marks ismli bir yehûdînin serhoş kafası ile ortaya koyduğu, sosyalizm adındaki, siyâsî bir iktisâd rejimi ile taban tabana zıddır. Hür dünyâ devletlerinde tatbîk edilmekde olan liberal iktisâd sistemi, islâmın ticâret ahkâmına yakındır. İslâmiyyetin gösterdiği iktisâd yolu, özel teşebbüsü ortadan kaldıran Markscı sosyalizm olmadığı gibi, devletin iktisâdî hayâta hiç dokunmamasını istiyen Adam Smith liberalizmi de değildir. Uşr, harâc, âşirin topladığı zekât, cizye, narh koymak, Beyt-ül-mâlın diğer gelirlerini toplamak ve sarf etmek, devletin elinde olduğu için, islâm iktisâdı, başı boş bir liberalizm değildir. İstihsalde mümkin olduğu kadar özel teşebbüsü, millî gelirin ferdlere taksîminde de, sosyal adâleti sağlıyan hükmlerdir.
Bir kimse imâm-ı a’zam Ebû Hanîfeden “rahmetullahi aleyh” sordu ki, (Vaktlerimi ibâdet ile geçirmek istiyorum. Bana birşey yaz da, hep onu yapayım!) İmâm-ı a’zam alış-veriş bilgilerini yazıp verince, (Bu, tüccârlara lâzım olur. Ben evimde oturup ibâdet ile meşgûl olacağım) dedi. Cevâbında, (Yiyecek ve giyecek lâzım olmıyan kimse var mı? Ahkâm-ı islâmiyyenin alış-veriş kısmını bilmiyen, harâm lokmadan kurtulamaz ve ibâdetlerin sevâbını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azâba yakalanır ve çok pişmân olur) buyurdu. (Bezzâziyye)de diyor ki, (Alış-veriş bilgisini öğrenmiyenin, ticâret yapması harâmdır. İmâm-ı Ebülleys de “rahmetullahi teâlâ aleyh” böyle buyurmuşdur. İmâm-ı Muhammed Şeybânîye “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Zühd hakkında bir kitâb yaz dediklerinde, zühd için bey’ bilgisi yetişir buyurdu).
(Bey’), satmak demekdir. (Şirâ), satın almak demekdir. İslâmiyyetde bey’ ve şirâ, iki kişinin mallarını, râzı olarak, birbirlerine (Temlîk) etmeleri, ya’nî seve seve değişdirmelerine denir ki, türkçesi (Satış)dır. Bir kimse, Zeyde ve Amre, şu malımı size bin kuruşa satdım dese, yalnız Zeyd kabûl etse, bey’ sahîh olmaz. [Gazetelerde, radyolarda yapılan satış i’lânları, bey’ olmaz. Tâlib olanlar gelip, satın alınca, sahîh bey’ olur.] Bey’ ve şirâ ve bütün mu’âmelât bilgilerini Hanefî mezhebine göre bildireceğim. Bir kimseye zarûrî lâzım olan malı ona satmak vâcibdir. Bey’in sahîh olması için (Îcâb) ve (Kabûl) denilen tüccarlar arasında âdet olan sözlerin söylenmesi veyâ malların karşılıklı verilmesi lâzımdır. Alıcı ve satıcıdan, râzı olduğunu hangisi önce söylerse, buna (Îcâb) denir. İkincisinin sözüne, (Kabûl) denir.
(Mal), insanın arzûladığı, ihtiyâc, ya’nî lâzım olunca, kullanmak için saklanabilen ayn, ya’nî madde, cism demekdir. Buğday dânesi mal değildir. Çünki, kimse saklamaz. Hür insan ve hür insanın her parçası, balık ve çekirgeden başka kendiliğinden ölmüş hayvan leşi ve kan ve yerinde bulunan toprak ve su mal değildir. Sülük ve yerinden alınıp götürülen toprak, su maldır.
(Mülk), insanın mâlik olduğu, ya’nî başkasının rızâsını, iznini almadan kullanmağa hakkı olan şeye denir. Bu şey, maldır veyâ malın kendi değil, yalnız menfe’atidir. Bir kimsenin her malı [meselâ atı], onun mülküdür. Fekat her mülkü, meselâ kirâcının evi, [veyâ bir makinayı kullanma hakkı] malı değildir.
(Mütekavvim mal) ya’nî (Kıymetli mal), kullanması mubâh ve mümkin olan maldır. Müslimânlar için, şerâb, domuz ve Besmelesiz kesilen veyâ kesmeden öldürülen hayvan, denizdeki balık (Kıymetli mal) değildirler. Bir buğday dânesi kıymetli ise de, mal değildir.
Bey’in sahîh olması için, iki malın da mütekavvim olması lâzımdır.
Bir yere götürülmesi mümkin olan mala (menkûl) denir. Vakf veyâ mîrî yer üzerindeki ağaçlar ve binâlar menkûl kabûl edilir.