HURÛFÎLİK Bektâşî deyince iki dürlü insan anlaşılır: Birincisi, hakîkî, doğru Bektâşî olup, hâcı Bektâş-ı Velî hazretlerinin gösterdiği hak yolunda giden temiz müslimânlardır.
Bektâşîlerin ikincisi, sahte, yalancı Bektâşîlerdir. Bunlar, bozuk yolda olan hurûfîlerdir. Eskiden Bektâşî denilen kimselerin çoğu bunlardı. Zemânla azaldılar, yok oldular. Şimdi Türkiyede sahte, bozuk bektâşî yokdur. Sahte bektâşîler, müslimânlar arasında râhat yaşamak ve inançlarını saklayarak, gençleri aldatabilmek için, bu kıymetli ismi maske olarak kullanmışlardı. Böyle, çeşidli kıymetli ismler altında saklanan dinsizler az değildir. Meselâ, (Melâmî) ismi böyledir. Hiç ibâdet yapmayan, her çeşid günâhı, kötülüğü işliyen, islâmiyyete uymayan sapıklar, kendilerine melâmî dediler. Hâlbuki melâmî, beş vakt nemâz gibi farzları câmi’de kılıp, harâmlardan kaçınan, nâfile ve sünnetleri evinde gizli kılıp, şöhretden sakınan temiz kimse demekdir. Tokadlı İshak efendi (Kâşif-ül-esrâr) kitâbında diyor ki:
Müslimânları aldatmak için kendilerine kıymetli bir ism takan yalancılardan biri de, Bektâşî tarîkati adı altında toplanan hurûfîlerdi. Hurûfîlik, bir mezheb değildir. Bir tarîkatdir. Bu bozuk tarîkatde bulunanlar, önceleri iç yüzlerini saklıyorlardı. [1288] hicrî yılında, maskelerini kaldırmağa başladılar. (Câvidân) adındaki gizli kitâblarını ortaya çıkardılar. Bu kitâbları altı formadır. Bir formasını hurûfîliğin kurucusu olan Fadlullah bin Ebî Muhammed Tebrîzî, fârisî dili ile yazmış, beş formasını da, bunun talebesinden ba’zıları düzmüşdür. Bunlardan Ferişteh oğlunun (Aşknâme) adındaki formasında, küfrleri, öteki formalardaki kadar açık yazmadığından, bunu, 1288 [m. 1871] de İstanbulda taş üzerinden basdılar.
Fadlullah Hurûfî adındaki zındık, (Karâmıtî) tarîkati kalıntılarından birinin dervîşi idi. Karâmıtîlere (İbâhiyye) de denir. Bunlar, harâmlara halâl deyip, yetmiş seksen sene hâcıları soydular. Müslimânları öldürdüler. Hükûmet kurdular. Hükûmetleri 372 [m. 983] senesinde yıkılınca, dağıldıkları yerlerde gizlendiler. Bunlardan Hasen Sabbâhın kurduğu (İsmâ’îliyye) devleti de, 654 [m. 1256] de yıkıldı. Fadl, Îrânda Esterâbâd şehrinde, gizlice küfr yaydı. Dokuz yardımcı buldu. Nokta ilmi diye birşey uydurdu. Bu iş mubâhdır, nokta çift geldi. Falan şey harâmdır, nokta tek geldi derdi. İbni Hacer-i Askalânî hazretleri, (Enbâ-ı Fadl) adındaki târîhinde, Fadlullah ve hurûfîlik tarîkati hakkında geniş bilgi vermekdedir. Fadlullahın küfrleri yayılınca, Tîmûr hânın oğlu Mîrân Şâh “rahmetullahi teâlâ aleyh”, babasının emri ile, 796 [m. 1393] senesinde, Fadlullahı öldürdü. Bacağına ip takılıp, sokaklarda sürüklendi. Böylece, islâmiyyet büyük bir düşmandan kurtuldu. Yavuz Sultân Selîm hân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, şâh İsmâ’îli maglûb ederek, şî’îliğin yayılmasını önlediği gibi, Tîmûr hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” da, islâmiyyet için çok tehlükeli olan Hurûfîliğin yayılmasını önliyerek, islâmiyyete büyük hizmet etmişdir. Bunun için, sahte olan Bektâşî, ya’nî (Hurûfî) tarîkatinin müridleri, Tîmûr hânı sevmez, onu hep kötülerler.
Fadlullah öldürülüp, Esterâbâd yıkılınca, dokuz yardımcısı kaçdı. Bunlardan (Alî-yül-a’lâ) adındaki kimse, Anadoluda bir Bektâşî tekkesine geldi. (Câvidân)ı gizlice yaymağa, câhilleri aldatmağa başladı. Hâcı Bektâş-ı Velînin yolu budur dedi. Harâmlara mubâh, nefsin arzûlarına, serbestdir dediği için, tarîkati kötü insanlar arasında çabuk yayıldı. Sözlerine (Sır) deyip, çok gizli tutulmasını emr ederdi. Sırları yabancılara açanları öldürmek bile vâkı’ olurdu. Sırlara (Câvidân) kitâbında a, c, v, z gibi harflerle işâret edilmekdedir. Herbiri kâfirlik olan bu işâretler, (Miftâh-ul-hayât) adındaki kitâbda açıklanmışdı. Bu kitâba da Sır dediler. Elinde Sır kitâbı bulunmıyan kimse, (Câvidân)ı anlayamaz. [800] yılından beri, çok zevâllıları aldatdılar. Dinden çıkardılar. Aralarına masonlar da karışdı. Yehûdî parası ile beslendiler. 1240 [m. 1824] senesinde, küfrlerini yaymağa başladılar. Sultân İkinci Mahmûd hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” tarafından (Ulu)ları katl edildi. Bektâşî tekkeleri dağıtıldı. Yerlerinin Nakşibendîlere verilmesi için fermân buyuruldu. Dağılarak gizli çalışdılar. 1288 [m. 1871] de yine ortaya çıkdılar. Ferişteh oğlu Abdülmecîdin (Aşknâme) risâlesini 1288 [m. 1871] de basdılar. Yayılmağa başladılar. Bunlara aldananlara (Aşk tâifesi) denildiği, Bursalı İsmâ’îl Hakkı efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Huccet-ül-bâliga) kitâbı başında yazılıdır. [Mâliye mahkemesi a’zâsından, Seyyid Ahmed Rif’ât beğin 1293 [m. 1876] de yazdığı, (Mir’ât-ül-mekâsıd) kitâbında diyor ki, (Abdülmecîdin kardeşi olan Ferişteh oğlu Abdüllatîf, Ehl-i sünnet idi. Tesavvuf üzerinde hâzırladığı kitâbdan, sâlih bir zât olduğu anlaşılmakdadır. Kardeşi Abdülmecîdin Hurûfî tarîkatine kaymasına çok üzülmüşdü. Onlara uymadı). Ferişteh oğlu Abdülmecîd, Aşknâmeden başka kitâblar da yazdı. (Se’âdetnâme) kitâbında, bunu (Câvidân) ve (Aşknâme) ve (Muhabbetnâme)den terceme etdim ve 826 [m. 1422] yılında temâm oldu, demekdedir. Fadlullahın baş halîfesi Mahmûd, şeyhinden ayrıldı. (İlm-i nokta) diye (Câvidân-i sagîr) adında bir kitâb yazdı.
Bektâşîlerin ikincisi, sahte, yalancı Bektâşîlerdir. Bunlar, bozuk yolda olan hurûfîlerdir. Eskiden Bektâşî denilen kimselerin çoğu bunlardı. Zemânla azaldılar, yok oldular. Şimdi Türkiyede sahte, bozuk bektâşî yokdur. Sahte bektâşîler, müslimânlar arasında râhat yaşamak ve inançlarını saklayarak, gençleri aldatabilmek için, bu kıymetli ismi maske olarak kullanmışlardı. Böyle, çeşidli kıymetli ismler altında saklanan dinsizler az değildir. Meselâ, (Melâmî) ismi böyledir. Hiç ibâdet yapmayan, her çeşid günâhı, kötülüğü işliyen, islâmiyyete uymayan sapıklar, kendilerine melâmî dediler. Hâlbuki melâmî, beş vakt nemâz gibi farzları câmi’de kılıp, harâmlardan kaçınan, nâfile ve sünnetleri evinde gizli kılıp, şöhretden sakınan temiz kimse demekdir. Tokadlı İshak efendi (Kâşif-ül-esrâr) kitâbında diyor ki:
Müslimânları aldatmak için kendilerine kıymetli bir ism takan yalancılardan biri de, Bektâşî tarîkati adı altında toplanan hurûfîlerdi. Hurûfîlik, bir mezheb değildir. Bir tarîkatdir. Bu bozuk tarîkatde bulunanlar, önceleri iç yüzlerini saklıyorlardı. [1288] hicrî yılında, maskelerini kaldırmağa başladılar. (Câvidân) adındaki gizli kitâblarını ortaya çıkardılar. Bu kitâbları altı formadır. Bir formasını hurûfîliğin kurucusu olan Fadlullah bin Ebî Muhammed Tebrîzî, fârisî dili ile yazmış, beş formasını da, bunun talebesinden ba’zıları düzmüşdür. Bunlardan Ferişteh oğlunun (Aşknâme) adındaki formasında, küfrleri, öteki formalardaki kadar açık yazmadığından, bunu, 1288 [m. 1871] de İstanbulda taş üzerinden basdılar.
Fadlullah Hurûfî adındaki zındık, (Karâmıtî) tarîkati kalıntılarından birinin dervîşi idi. Karâmıtîlere (İbâhiyye) de denir. Bunlar, harâmlara halâl deyip, yetmiş seksen sene hâcıları soydular. Müslimânları öldürdüler. Hükûmet kurdular. Hükûmetleri 372 [m. 983] senesinde yıkılınca, dağıldıkları yerlerde gizlendiler. Bunlardan Hasen Sabbâhın kurduğu (İsmâ’îliyye) devleti de, 654 [m. 1256] de yıkıldı. Fadl, Îrânda Esterâbâd şehrinde, gizlice küfr yaydı. Dokuz yardımcı buldu. Nokta ilmi diye birşey uydurdu. Bu iş mubâhdır, nokta çift geldi. Falan şey harâmdır, nokta tek geldi derdi. İbni Hacer-i Askalânî hazretleri, (Enbâ-ı Fadl) adındaki târîhinde, Fadlullah ve hurûfîlik tarîkati hakkında geniş bilgi vermekdedir. Fadlullahın küfrleri yayılınca, Tîmûr hânın oğlu Mîrân Şâh “rahmetullahi teâlâ aleyh”, babasının emri ile, 796 [m. 1393] senesinde, Fadlullahı öldürdü. Bacağına ip takılıp, sokaklarda sürüklendi. Böylece, islâmiyyet büyük bir düşmandan kurtuldu. Yavuz Sultân Selîm hân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, şâh İsmâ’îli maglûb ederek, şî’îliğin yayılmasını önlediği gibi, Tîmûr hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” da, islâmiyyet için çok tehlükeli olan Hurûfîliğin yayılmasını önliyerek, islâmiyyete büyük hizmet etmişdir. Bunun için, sahte olan Bektâşî, ya’nî (Hurûfî) tarîkatinin müridleri, Tîmûr hânı sevmez, onu hep kötülerler.
Fadlullah öldürülüp, Esterâbâd yıkılınca, dokuz yardımcısı kaçdı. Bunlardan (Alî-yül-a’lâ) adındaki kimse, Anadoluda bir Bektâşî tekkesine geldi. (Câvidân)ı gizlice yaymağa, câhilleri aldatmağa başladı. Hâcı Bektâş-ı Velînin yolu budur dedi. Harâmlara mubâh, nefsin arzûlarına, serbestdir dediği için, tarîkati kötü insanlar arasında çabuk yayıldı. Sözlerine (Sır) deyip, çok gizli tutulmasını emr ederdi. Sırları yabancılara açanları öldürmek bile vâkı’ olurdu. Sırlara (Câvidân) kitâbında a, c, v, z gibi harflerle işâret edilmekdedir. Herbiri kâfirlik olan bu işâretler, (Miftâh-ul-hayât) adındaki kitâbda açıklanmışdı. Bu kitâba da Sır dediler. Elinde Sır kitâbı bulunmıyan kimse, (Câvidân)ı anlayamaz. [800] yılından beri, çok zevâllıları aldatdılar. Dinden çıkardılar. Aralarına masonlar da karışdı. Yehûdî parası ile beslendiler. 1240 [m. 1824] senesinde, küfrlerini yaymağa başladılar. Sultân İkinci Mahmûd hân “rahmetullahi teâlâ aleyh” tarafından (Ulu)ları katl edildi. Bektâşî tekkeleri dağıtıldı. Yerlerinin Nakşibendîlere verilmesi için fermân buyuruldu. Dağılarak gizli çalışdılar. 1288 [m. 1871] de yine ortaya çıkdılar. Ferişteh oğlu Abdülmecîdin (Aşknâme) risâlesini 1288 [m. 1871] de basdılar. Yayılmağa başladılar. Bunlara aldananlara (Aşk tâifesi) denildiği, Bursalı İsmâ’îl Hakkı efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Huccet-ül-bâliga) kitâbı başında yazılıdır. [Mâliye mahkemesi a’zâsından, Seyyid Ahmed Rif’ât beğin 1293 [m. 1876] de yazdığı, (Mir’ât-ül-mekâsıd) kitâbında diyor ki, (Abdülmecîdin kardeşi olan Ferişteh oğlu Abdüllatîf, Ehl-i sünnet idi. Tesavvuf üzerinde hâzırladığı kitâbdan, sâlih bir zât olduğu anlaşılmakdadır. Kardeşi Abdülmecîdin Hurûfî tarîkatine kaymasına çok üzülmüşdü. Onlara uymadı). Ferişteh oğlu Abdülmecîd, Aşknâmeden başka kitâblar da yazdı. (Se’âdetnâme) kitâbında, bunu (Câvidân) ve (Aşknâme) ve (Muhabbetnâme)den terceme etdim ve 826 [m. 1422] yılında temâm oldu, demekdedir. Fadlullahın baş halîfesi Mahmûd, şeyhinden ayrıldı. (İlm-i nokta) diye (Câvidân-i sagîr) adında bir kitâb yazdı.