HAK SÖZÜN VESÎKALARI
(Bu kitâbın içinde on adet risâle vardır) ÖNSÖZ Allahü teâlâ, bu dünyâda, bütün insanlara [ya’nî müslimânlara ve kâfirlere] acıyarak fâideli şeyleri yaratıp göndermekdedir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden dilediklerini ihsân buyurarak, afv edecek, Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle bir Allahın şerefli ismine sığınarak, bu kitâbı yazmağa başlıyoruz.
Herhangi bir kimse, herhangi bir yerde, herhangi bir zemânda, herhangi bir kimseye, herhangi birşey için, herhangi bir sûretle hamd eder, Onu medh ederse, bu hamdların hepsi, Allahü teâlâya yapılmış olur. Çünki, herşeyi yaratan, terbiye eden, yetişdiren, her iyiliği yapdıran, gönderen, hep Odur. Kuvvet, enerji sâhibi yalnız Odur.
Bütün düâlar, iyilikler, Onun Peygamberi ve en çok sevdiği kulu, yaratılmışların en üstünü, en kıymetlisi MUHAMMED aleyhisselâma ve Onun yardımcılarına ve sevenlerine, Âline ve Eshâbının hepsine “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” olsun!
Bugün, dünyâdaki müslimânlar, üç fırkaya ayrılmışdır. Birinci fırka, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan, hakîkî müslimânlardır. Bunlara (Ehl-i Sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciyye) Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshâb-ı kirâma düşman olanlardır. Bunlara (Şî’î) ve (Fırka-i dâlle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnîlere ve şî’îlere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdî) denir. Çünki bunlar, ilk olarak, Arabistânın Necd şehrinde meydâna çıkmışdır. Bunlara (Fırka-i mel’ûne) de denir. Çünki bunların müslimânlara müşrik dedikleri, (Kıyâmet ve Âhıret) ve (Se’âdet-i Ebediyye) kitâblarımızda yazılıdır. Müslimânlara kâfir diyene, Peygamberimiz la’net etmişdir.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan Cehenneme gidecekdir. Her mü’min nefsini tezkiye için, ya’nî yaratılışında mevcûd olan, küfrü ve günâhları temizlemek için, her zemân çok (Lâ ilâhe illallah) ve kalbini tasfiye için, ya’nî nefsden ve şeytândan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı bozuk kitâblardan gelmiş olan küfrden ve günâhlardan kurtulmak için, (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) okumalıdır. Hadîs-i şerîfde, müslimânların yetmişüç fırkaya ayrılacakları, bunlardan bir fırkanın doğru olup, Cennete gideceği, yetmişiki fırkanın bid’at sâhibi oldukları için, Cehenneme gideceği bildirildi. Doğru yolda olan bir fırkaya (Ehl-i sünnet), bozuk olan yetmişiki fırkaya (Bid’at ehli) ve (Dinde reformcu) denir. Dört mezhebde olan müslimânlar, ehl-i sünnetdir. Yetmişiki fırkadaki bid’at sâhibleri bozuk yoldadırlar. Ehl-i sünnet olanın düâları muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmayanın, açık kadınlara ve avret mahalli açık olanlara bakanların ve harâm yiyip içenlerin, islâmiyyete uymadıkları anlaşılır. Bunların ve zındıkların düâları ve ibâdetleri kabûl olmaz.
Herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazîfe olduğunu ve bunun için çalışdığını söyler.
(Bu kitâbın içinde on adet risâle vardır) ÖNSÖZ Allahü teâlâ, bu dünyâda, bütün insanlara [ya’nî müslimânlara ve kâfirlere] acıyarak fâideli şeyleri yaratıp göndermekdedir. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken mü’minlerden dilediklerini ihsân buyurarak, afv edecek, Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlıkda durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle bir Allahın şerefli ismine sığınarak, bu kitâbı yazmağa başlıyoruz.
Herhangi bir kimse, herhangi bir yerde, herhangi bir zemânda, herhangi bir kimseye, herhangi birşey için, herhangi bir sûretle hamd eder, Onu medh ederse, bu hamdların hepsi, Allahü teâlâya yapılmış olur. Çünki, herşeyi yaratan, terbiye eden, yetişdiren, her iyiliği yapdıran, gönderen, hep Odur. Kuvvet, enerji sâhibi yalnız Odur.
Bütün düâlar, iyilikler, Onun Peygamberi ve en çok sevdiği kulu, yaratılmışların en üstünü, en kıymetlisi MUHAMMED aleyhisselâma ve Onun yardımcılarına ve sevenlerine, Âline ve Eshâbının hepsine “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” olsun!
Bugün, dünyâdaki müslimânlar, üç fırkaya ayrılmışdır. Birinci fırka, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan, hakîkî müslimânlardır. Bunlara (Ehl-i Sünnet) ve (Sünnî) ve (Fırka-i nâciyye) Cehennemden kurtulan fırka denir. İkinci fırka, Eshâb-ı kirâma düşman olanlardır. Bunlara (Şî’î) ve (Fırka-i dâlle) sapık fırka denir. Üçüncüsü, sünnîlere ve şî’îlere düşman olanlardır. Bunlara (Vehhâbî) ve (Necdî) denir. Çünki bunlar, ilk olarak, Arabistânın Necd şehrinde meydâna çıkmışdır. Bunlara (Fırka-i mel’ûne) de denir. Çünki bunların müslimânlara müşrik dedikleri, (Kıyâmet ve Âhıret) ve (Se’âdet-i Ebediyye) kitâblarımızda yazılıdır. Müslimânlara kâfir diyene, Peygamberimiz la’net etmişdir.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan Cehenneme gidecekdir. Her mü’min nefsini tezkiye için, ya’nî yaratılışında mevcûd olan, küfrü ve günâhları temizlemek için, her zemân çok (Lâ ilâhe illallah) ve kalbini tasfiye için, ya’nî nefsden ve şeytândan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı bozuk kitâblardan gelmiş olan küfrden ve günâhlardan kurtulmak için, (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) okumalıdır. Hadîs-i şerîfde, müslimânların yetmişüç fırkaya ayrılacakları, bunlardan bir fırkanın doğru olup, Cennete gideceği, yetmişiki fırkanın bid’at sâhibi oldukları için, Cehenneme gideceği bildirildi. Doğru yolda olan bir fırkaya (Ehl-i sünnet), bozuk olan yetmişiki fırkaya (Bid’at ehli) ve (Dinde reformcu) denir. Dört mezhebde olan müslimânlar, ehl-i sünnetdir. Yetmişiki fırkadaki bid’at sâhibleri bozuk yoldadırlar. Ehl-i sünnet olanın düâları muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmayanın, açık kadınlara ve avret mahalli açık olanlara bakanların ve harâm yiyip içenlerin, islâmiyyete uymadıkları anlaşılır. Bunların ve zındıkların düâları ve ibâdetleri kabûl olmaz.
Herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazîfe olduğunu ve bunun için çalışdığını söyler.